Bedenini yanlış kullanıyor olabilir misin? Sadece
tenden değil de, ruhtan da ibaret olduğunun farkında mısın? Engelleri bedenin
mi yaratıyor zannediyorsun? Herkesi tanıdığını mı düşünüyorsun henüz kendindeki
gizli kapıları aralamamışken?
Kendinle yüzleşmeye, yapay zihni bırakmaya hazır ol,
birazdan bir çok soruya cevap bulacağın harika bir sohbete dahil olup harika
biriyle tanışacaksın...
Sevgili Taner hikayen nasıl başladı?
Ben uzun yıllar aikido yaptım. Pek çok bedensel
aktivitede bulundum. Ticaretle uğraşıyordum aslında. 2011 yılında çok sevdiğim
bir arkadaşımın ısrarıyla, tek dinleneceğim pazar günü sabahı ikna olarak
eşiyle birlikte gittikleri yoga stüdyosundaki derslerine katılarak başladım.
Klasik ön yargılı bir Türk erkeği olarak gittim derse
tabii:) "Yoga da neymiş" diye
dalga geçerek gittiğim ders başlangıç seviyesi falan değildi. Bu yüzden hiç
tavsiye etmem yeni başlayanlar böyle bir hata yapmasınlar, baştan başlasınlar!
Hiçbir şey becerememiş olmama rağmen o derste acayip bir haz aldım. Etkiledi
beni yoga. Önce bedensel olarak yakaladı beni.
Yoga insanları değişik noktalarından yakalıyor ve
sonra bütün paketi yavaş yavaş içimizde işletmeye başlıyor.
Ne kadar sonra kendini keşfetmeye başladın?
Keşfetmek büyük bir laf oluyor aslında ama ufak tefek
dersten sonra, sadece fiziksel bir tecrübeden sonra bile yavaş yavaş bir sürü
şey değişmeye başlıyor.
Hayatımıza yansıyor yani...
Hayata yansıması biraz daha farkındalık gerektiren bir
durum ama dediğim gibi en güzel şeylerden bir tanesi de senin çok özel bir çaba
harcaman gerekmiyor. Doğru dürüst bir matematikle oluşturulmuş bir derse
katıldıysan, doğru sırada poz çalışmaları, nefes çalışmaları olması gerekiyor,
başında ve sonunda meditasyona süre ayrılmış olması gerekiyor...
İyi eğitimli birinden alınması gerekiyor değil mi?
Evet, yani sonuçta iyi bir stüdyoda ders alıyorsanız
zaten ehil bir insandır eğitmen. İlk deneyimlerimiz her şeyde olduğu gibi
burada da çok önemli çünkü çok fazla yoga ile ilgili yer, aktivite oluyor. Yoga
biraz ticari bir şey olduğu için dibine ve başına yoga ekleyip, çok şey de
yapılıyor. Dolayısıyla bilinen, tavsiye edilen bir yerde yoga dersine
başlanmasını tavsiye ediyorum. Eğer tanışık olduğunuz bir hocanız varsa da özel
dersi de tavsiye ederim tabii.
Daha hızlı mı sonuç alınıyor özel ders ile?
Aslında bir hız gerekmiyor çünkü yogada vardığımız bir
yer yok ve acelemiz yok. Yoganın bir sürü kitaplarca tanımı var aslında. Bunun
üzerine bir sürü kitap yazılmış. Öyle spesifik olarak net cümlelerle düşünürsek
çok klişe cümleler var yogayı tanımlayabileceğimiz. Mesela, "birleşmek,
içeriye kendimize olan yolculuğumuz.." gibi bir çok tanımı var ama şudur
diyebileceğimiz bir tanımı yok.
Asıl önemseyeceğimiz şey, yoga ile ilgili süreç.
Fiziksel, mental, içinde bulunduğumuz deneyimi yaşadığımız an. Bu herkese göre
değişiyor ama aslında herkes aynı insan. İnsanların bunu anlaması zaman alıyor.
Herkes aynı insan derken?
Yargıladığın, beğendiğin, sevdiğin, yoga ile ilgili
olarak fiziksel bakarsak pozu çok güzel yapan, sendeleyen, bocalayan onların
hepsi sensin sadece zamanları farklı. Bunların hepsini idrak ettikten sonra,
onların hepsi sensin. Yani mantık şu; bir olmak! Kendinle, etrafındakilerle
cansız şeylerle, bütün yaşadığın evrenle. Yani her şeyde bir parçan var.
Bakış açımız değişiyor mu?
Değişiyor tabii. Büyük bir şehirde yaşıyoruz. Doğada,
Hindistan'da vs. takas usulü sürdürdüğümüz bir hayatımız yok ve ben bu işten
para kazanıyorum. "Merhaba, ben size bir güneşe selam yaptırayım"
dediğim zaman, Migros' tan bana kaşar peyniri vermiyorlar. Belli bir işleyişi
var hayatımızın, bu yüzden ben kendimi yogayla ilgili çok önemli bir yere
koymuyorum bu hikâye içerisinde açıkçası.
Bunu yapan bir iki tane arkadaşımız, büyüğümüz
var. Barter usulü stüdyolar açan, her
şeyin yardımını karşılığında atıyorum ders ya da eğitim vererek, boya badana
yapılan çok tatlı yerlerimiz var böyle. Bunlara çok saygı duyuyorum, çok
geleneksel sürdürüyorlar hayatlarını. Ama çok azınlıkta var. Bizde de,
Avrupa’da da, Amerika'da da olay biraz ticari. Özellikle eğitimler vs. işin
içine girdiği zaman ama bir şekilde o da sizi bir yerden yakalıyor. Bununla
ilgili özel bir çaba harcamanıza gerek yok. İnsanlar Matrix'deki haplar gibi
haplar arıyorlar. Hep bir değişiklik istiyor. Bir mucize bekliyor. Herkesten
farklı olma beklentisi ve isteği var insanlarda. Olmayan, saklanmış, gizlenmiş
sandıkta olan hikâyeleri var. Aslında böyle bir amacımız yok yani siz zaten bir
yolculuğa başlamış oluyorsunuz ve o yolculuk boyunca pek çok şey eşyanın
tabiatı gereği size geliyor. Bazen geç görüyorsunuz bunları, algı açıklığı ile
paralel olarak bazen de çok çabuk sirayet edebiliyor size.
Yogayı diğer sporlardan ayıran nedir?
Yogayı spor olarak, egzersiz olarak kabul etmiyorum
bir kere. Yoga bir yol, nefeslerle beraber gittiğimiz. Nefes çalışmaları ve
meditasyonu mutlaka olması gereken... Yani mesela çok yakın gibi gözüken ama
hiç alakası olmayan ki bu arada çok seviyorum ve faydalı buluyorum pilatesi.
Bir sürü pilates dersi veren arkadaşım var, eğitimlere katılıyorlar. Çok ciddi
faydaları var. Sadece çok bariz bir farkı var. İnsanlara bir pilates dersi
verirsiniz. Çok güzel hedef bölgeleri çalıştırırsınız, çok ehil hocalar bittiği
zaman bir de streching (esneme) yaptırırlar yoga pozlarına benzeyen pozlar da
çok faydalıdır ve fakat hala o insanları dipçik gibi alev alev yola
bırakırsınız tekrar hayata devam eder.
Bizde bunları yapmamızın tek sebebi bu. En acayip
abudik gubidik parmağınızın ucunda durduğunuz pozun bile amacı son derin
gevşeme pozunda bir tık daha rahat kalabilme hali için... Beni en çok zorlayan
şeylerden biri oldu mesela bedensel olarak çünkü bir sınırı yok kendi
bedeninizle çalışıyorsunuz zaten.
Alfa beta dalgası hikâyesi gibi. İnsanoğlu zaten
modern hayatta hep bir uyarılma halinde, bir türlü o eskilerin, o taş devri
zamanındaki ilk insanların o kenara geçip rahatladığı, belki tehlike bittikten
sonra titrediği "rest digest" denilen duruma biz gelemiyoruz. Devamlı
bir hayat tehlikesi olmasa da bir uyarı halindeyiz. Korna, şiddet, küfür,
kıyamet, telefon vs. devamlı bizi uyarıyor ve bir müddet sonra beden ve ruh
yeteri kadar dinlenememeye başlıyor. Yoga, bizde o eksik olan frekansı
tamamlıyor. Hatırlıyoruz veya keşfediyoruz. Diğer bütün aktivitelerden bariz
farkı bu. Hepimizin buna ihtiyacı var.
Ruhu besliyor diyebilir miyiz?
İstenilen düzeye ve tipe göre bir sürü yoga stili var.
Siz çok ağır egzersizler yapıyor olabilirsiniz, buna göre yoğun ve güçlü yoga
uygulamaları var veya daha hafif hatta bazen neredeyse dakikalarca hareketsiz
kaldığımız stilleri var.
Neye göre belirleniyor bu?
Açıkçası bu dönem dönem insanların kendi isteklerine
göre değişebileceği gibi, çoğunlukla da tavsiye ediyorum ki parça parça hep
denenmeli.
Seviyeleri var değil mi?
Seviyeler hepsinde var. Aslında çok basit bir mantığı
var. Mesela hatha yogadan, vinyasa vs. gibi asanaların, akışların
yoğun olarak arka arkaya dizildiği derslerden bahsedecek olursak;
Bu pozların isimleri, dinamikleri, hizaları bize
geçmesi için süre gerekiyor her şeyde olduğu gibi. Çünkü ilerleyen seviye ve
derslerde sadece pozların adı söylenerek onların birbirine geçişleri
çalışılıyor. Haliyle bizde bir şeylerin oturması gerekiyor birkaç ay...
Kaç ay mesela? Bir ortalaması var mı bunun?
Kişiden kişiye değişiyor bu. Bunun bir ortalaması yok.
Yaş olarak ne zaman başlanmalı?
Ne zaman başlanacaksa o zaman... Yani zamanın ne zaman
geldiyse. Başlangıç için minimum bir yaş söylemek gerekirse bence 18 ve aşağısı
çok mantıklı değil. Çocuk yogası var ama böyle bir şey çocukları sıkar.
Meditasyon, nefes çalışması vs. Yoga paket olarak çocuk için sıkıcı. Çocuktan
böyle bir şey beklemek de haksızlık olur. Belli bir algı ve farkındalık düzeyi
olması gerektiği için bence minimum üniversitede falan başlanmalı.
Bunun yanında, elli, altmış, yetmiş yaşında başlayan
öğrencilerim oluyor.
Sakatlanma riski?
Bu oldukça önemli, bu yaşla paralel gidiyor gibi
gözükse de alakası yok çünkü her yaş için önemsiyoruz sağlık kısmını. Neden?
Çünkü yoga genel olarak tekrarlardan oluşan bir süreç. Devamlı aynı şeyleri
yapıyor oluyorsunuz ve ehil bir insanla, farkındalıkla çalışmıyorsanız ve
devamlı yanlış şeyler yaparsanız, uzun vadede mutlaka sakatlıklarınız olabilir.
Dikkat edilmesi gereken şeylere dikkat edilmezse, çok ciddi sakatlıklarınız da
olabilir. Yaşam kalitenizi düşürecek fıtıklar vs. gibi... Yogada, bütün
bedenimizi ve tüm eklemlerimizi kullandığımız, zorladığımız akışlar oluyor...
Nasıl ben sana dersin başında sordum sağlık sorunun
var mı diye... Sonuçta insanların bir sağlık geçmişleri var keza bir mental
geçmişleri de var. Çok basit bir örnek belki ama mesela meditasyonda herkesin
gözünü kapattırmamanız gerekiyor. Çünkü bazıları gözü kapalıyken kendini iyi
hissetmeyebiliyor. Geçmişte yaşadığı bir şey olabilir, bu onu tetikleyebilir.
Meditasyonda konuştuğunuz şeylere de çok dikkat etmeniz gerekiyor. İnsanların
travması olabilir, insanları fazla provoke etmemeniz gerekiyor konuşurken. Buna
fiziksel şeyler de dahil. Dikkat etmemiz gerekiyor. Önce sağlık! Bir şekilde
size bir beden emanet. Onun geldiği gibi, mümkünse geldiğindekinden daha iyi
olarak oradan ayrılması gerekiyor. Bu dediğim gibi oldukça uzun bir süreç. Yoga
yapamamak, bir gün yemek yememek gibi bir şey oluyor mantıken. Bunu
düşünmememiz gerekiyor hiçbir şekilde. Sürdürülebilirlik çok önemli. O yüzden
hep söylüyoruz, "YOGADA BİR ŞEYE YETİŞMEYE ÇALIŞMIYORUZ, BİRİSİ GİBİ BİR
ŞEY YAPMAYA ÇALIŞMIYORUZ!"
Birinci sıradaki sakatlanma sebebi; yoga sınıfında
başka birisinin uygulamasını takip etmeye çalışmak. Kalabalık bir sınıfta iki
mat yanınızdaki bir insan çok güzel açılıyor çünkü onun bedeni o dönem için
öyle, onun başka bir hikâyesi var.
Bu bir yoga CD’si alıp evde yapmak gibi bir şey mi?
Çok iyi yapılmış CD’ler var. Ayrıntısıyla hesaplanmış,
insanların asla sakatlanmalarına sebep vermeyecek ve fakat yine de o gibi
uygulamalarda siz kendinizlesiniz. Hoca sizi göremiyor ki! Pek çok beden tipi
var, yaş farkı var ve ehil hoca kalabalık bir sınıfta gerekli uyarıları yapacak
ve düzeltmeleri yapacaktır.
Bu durumda özel ders daha mı doğru oluyor?
Özel ders daha doğru olur diyemem çünkü iyi bir hoca
herkese hakim olabilir. Zaten görevi de o bence. Sağlıkla ders vermemiz birinci
vazifemiz.
Seviyeleri nasıl ayarlıyorsun kalabalık bir sınıfta?
Spesifik olarak çok önemli sakatlıkları olan insanlar,
normal sağlıklı insanların girdiği başlangıç seviyesi dersine bile katılmıyor.
Bunun için yoga terapi dersleri var. Özel noktaların hedef alındığı, omuz, bel,
boyun ve bunu la ilgili sıkıntıları olan insanların gelip katılabileceği
dersler bunlar. Genel olarak sıkıntısı olan insanların katılacağı özel olarak
stillerin olduğu dersler.
Fizik tedavi gibi mi?
Bundan çok öte bir durum. Zaten bunlar
karşılaştırılması doğru olmayan şeyler. Doktorlar da yoga yapın derler. Bir
sakatlık olduğu zaman bile, ona göre olan dersler var, ona göre opsiyonları
olan akışlar ve pozlar var ve bu sizin yoga yapmanıza engel değil. Sadece
oturduğunuz yerden çok minik mekanik hareketler yapıyor olsanız bile yoga
yapabilirsiniz. Yoga herkes içindir. Yaş ayrımı yok, beden ayrımı yok, cinsiyet
ayrımı yok. Eskiden varmış ama artık yok.
Nasıl yani?
Tabii, ilk başladığı zaman sadece erkeklere özel bir şeymiş
yoga garip bir şekilde. Şimdi ise, popülasyonun %90'ı falan
kadın. Halen çok büyük hocaların aynı
şefler gibi erkek, niye bilmiyorum! Ama dediğim gibi kadın, çok ezici bir
oranda şuan.
Yoga çok eski bir şey. M.Ö. yazıtlarda geçiyor mesela!
Nereden anlıyoruz o yazıtların yoga içerdiğini?
Var çünkü kayıtlarda geçiyor. Şuan asana bazında
değerlendirebileceğimiz şeylerden ziyade bir yaşam şekli gibi düşünebiliriz.
Sonra vedalar deniyor, vedalardan sonra upanişad var. Büyük destanlar var bhagavad gita gibi bunların kitapları var. Buralarda herhangi bir yoga pozundan bahsedilmiyor. Modern dünyanın yoga ile bağlantısı Patanjali ve Sutraları (aforizma) ile başlıyor. 196 sutradan oluşan bir yazıt. Krishnamacharya felsefesi yazıtlardan ve sutralardan başlıyor.
Yoga önce belli bir zümreden başlamış hatta belli bir
yaş gurubu biraz enerjilerini atsınlar diye özellikle cinsel olarak erkekler
şeklinde belli bir zümreye ait olmuş sonra her şeyde olduğu gibi eşyanın
tabiatı alt zümrelere de gizli de olsa yayılmaya başlamış.
Günümüze modern yogaya dönecek olursak, üstatlar
hocalar bir şekilde batıya açılma fırsatı bulduktan sonra yoga dünyaya çok daha
hızlı yayılmış.
Yogayı tanımlar mısın desem?
Felsefesi özlü sözlerden başlıyor. Sanskritçe çok özel
bir dil ve çok ciddi uzmanlık gerektiren bire bir çevrilemeyen bir dil. Tıpkı
bizdeki İslamiyet’teki gibi yorum giriyor bazen dolayısıyla bakış açısı ve
perspektife göre olayı değiştirebiliyor. O yüzden bunun tanımını bir cümleye
çevirmek istemiyorum. Yoksa çok cümle var söylenebilecek.
Kendi kişisel temizliğimiz, şiddetsizlik, çalmamak çok
önemli bir felsefesidir yoganın. Şiddetsizlik derken sadece gündemdeki Sıla ile
Ahmet Kural'ın kavgasından ziyade, kendimize yaptığımız herhangi bir fark
etmediğimiz baskı bile şiddetten bahsediyorum. Şiddet çok ucu açık, nereye kadar gidiyor? Bazı
noktada vejeteryanlığa, veganlığa kadar gidiyor ki o yüzden bir kısım yoga
yapan insanlar asla et yemiyor, hayvansal gıda tüketmiyor. Kimilerine göre seks
orucu gibi cinsellikle alakalı gibi gözükse de aslında temelinde enerjinin
doğru kullanılmamasından bahsediliyor. Saçma
sapan 2 saat instagrama bakmak gibi (gülüyoruz) veya birisine etmememiz
gerekirken uzun uzun yardım etmeye çalışmak gibi, kendimizi perişan ederek
birisinin uzun hikayesini dinlemek gibi...
Yemek, fiziksel ve ruhsal aktivite olarak çok fazla
konu giriyor bunların içine. Mesela, çalmamak yani bir meta/ maldan ziyade
atıyorum fikri mülkiyet hikâyesi bazen de. Bir şeyden bahsederken bile ben
senden öğrendiysem, Pınar'dan bahsetmemek, kendiminmiş gibi anlatmak. Bu
kitaplı dinlerde de bahsedildiği gibi, olması gereken insan tarifi aslında.
Yoga felsefesi oldukça geniş, benim haddime değil çok fazla fikir beyan etmek.
Buna ciddi mesai harcayan çok önemli ustalarımız var ve kitapları var. Bora Ercan bunlardan bir tanesidir mesela.
Anı yaşayabilmenin sırrı mıdır yoga?
Yoga an ‘la ilgili olan bir şey, şu an seninle
yaptığımız sohbetin tadını çıkarmak, "ya buradan çıksam gitsem de, bir
kahve alsam da işte şöyle yapsam da" diye düşünmek değil... Çoğumuz
hayatımızı böyle yaşıyoruz. En sevdiğimiz şeyleri yaparken bile biraz
baktığımız zaman kendimizi yakalayabiliyoruz yani çok güzel bir yemek yersin
ama mesela saçma sapan arkadaşının bir hikâyesi veya televizyonda seyrettiğin
aptalca bir dizi yüzünden ikinci lokmadan sonra ne yediğinin bile farkına
varmıyorsun, tabağını alıp değiştirseler belki fark etmeyeceksin gibi oluyoruz.
Çinlilerin bir deyişi vardır, "eğer yemek
yiyorsan sadece yemek ye!
En güzel meditasyondur bu aslında. Yaptığımız şeyle
odak halinde olabilmemiz. Dağda bayırda bağdaş kurup tek başımıza yaptığımız
bir şey değil meditasyon. Dışarıdan soyutlandığımız bir şey de değil meditasyon.
Dışarıdan bir sürü ses geliyor sonuçta şehrin ortasındayız, korkunç motor sesleri
oluyor mesela, ambulans geçebilir, sesler, ışık değişiklikleri, bazen kokular..
Atıyorum Pınar'ın parfümünün bizi başka bir aşk hikâyesine götürmesine izin
vermiyoruz, orada kalıyoruz. Orada kalmamızın en büyük destekçilerinden bir
tanesi NEFES. Zaten nefes, yoga ile ilgili en önemsediğimiz şeylerden bir
tanesi. İnsanlar maalesef genelde doğru nefes alıp vermeyi bilmiyorlar.
Kendinden pay biç, en son bu dersten önce ne zaman şöyle " aaaay" diye
derin bir nefes alıp verdiğin an oldu?
Cevap veriyorum, hatırlamıyorum (gülüyoruz)
Günler geçiyor bazen biliyor musun? Bütün hayatımız o
düşünsene, dünyaya gelirken de dünyadan giderken de nefes baş noktamız...
Koskoca bir nefes aslında hayatımız. Bazı inanışlarda senin nefes sayın kadar
hayatın olduğu düşünüldüğü için çok uzun tutarlar nefes alıp vermeyi.
Nefes bir sürü şeyin şifası bu arada!
Mesela?
Hem beden hem ruh için şifadır nefes. Mesela kanser
hastaları için oldukça önemli doğru nefes. En önemli şey moral olduğu için,
nefes alıp vermek çok önemli bir destek.
Yoga terapi mi oluyor bu?
Bu bedene göre değişebilir ve yaşadığı hastalığın
tedavisine göre... Bazıları çok ağır tedaviler geçiriyorlar ve fiziksel olarak
spor yapma şansları olmayabiliyor. Genç ve mekanik olarak iyi durumda olan bir
insandır çok normal bir akışa da katılabilir veya bir terapi dersine
katılabilir ya da fiziksel hiçbir şey yapmayıp belki de sadece bir nefes/
meditasyon çalışmasına katılabilir. Hepsi ayrı ayrı çok şifalı. Günümüzde
kişisel gelişim adı altında yapılan çalışmaların içinde çok bilinen
meditasyonlar uygulanıyor. Bunlar çok gizli saklı kalmış şeyler değil, şifaları
da belli. O yüzden fiziksel ya da mental olarak problemleri olan insanlara da
şifa oluyor.
Bazen yanlışları da görmemizi sağlıyor mu?
Çok fazla klişe var ve ben bu klişeleri seviyorum.
Kendimize bakmamızı, içeriye bakmamızı sağlıyor yoga. Buradaki tavrımız, matın
üzerinde herhangi bir pozu yaparken, yapmazken, kaçarken, çok isterken ki
halimiz dışarıda da var. İstemediğin bir şeyin yansıması dışarıda da var. Pınar
mesela belki Taner' den hiç haz etmiyor dışarıda... Ama burada bir şeyler
değiştiği zaman, bir adım attığın zaman dışarıda Pınar’la Taner' in diyaloğunda
da değişiklik olmaya başlıyor. Dışarıda bir şey değiştiği zaman, buradaki
hallerde de değişiklik olmaya başlıyor. Bir insanla ilgili yaşadığımız şey
aslında bizimle ilgili oluyor. Neden uzak durmak istiyoruz? Neden haz
etmiyoruz? Niye seviyoruz? Gibi... Veya bir olayla, yapmak istemediğimiz,
ertelediğimiz bir işle, bunlar hep tekrar eden hadiseler oluyor ve devamlı
karşımıza geliyor yani biz onu fark edene kadar.
Farkındalık benim için, yolda bir çukur varsa, o
çukuru görmek ve artık ona düşmemek gibi bir şey değil veya elimi sobaya
bastırdım yandı, farkındayım elimi bir daha sobaya bastırırsam yanacak artık
bastırmıyorum gibi bir şey de değil. Hayat bu kadar kolay değil yani... Tamam,
ben bunu fark ettim, atıyorum bir daha onu aramayacağım şeklinde yaşayamıyoruz,
insanoğlu böyle bir canlı değil ama farkındalık bir açıdan bununla ilgili bir
şans veriyor bize. En azından artık görüyoruz o halimizi. Her halimizle tamam
olma hali bu aslında.
Sosyal hesaplarındaki "All is well" gibi mi?
Evet, kesinlikle, bir şeyden beklenti, sonucunda hayal
kırıklığı veya gereksiz bir yapay mutluluk sonrasında daha yüksekte bir şey
istememize sebep olacak bir mutluluk gerektiriyor. He bunlardan ayrılabiliyor
muyuz kolayca? Hayır! Yani bir şeyin farkında olmak, onu uygulamak ve hayat
şekline çevirebilmek çok birbirinden farklı ve zor şeyler. Ama tabii ki yani
cahillik mutluluktur şeklinde yaşamıyoruz sonuçta.
Yoga herkese lazım. Mutlu olduğumuzda yoga yapmıyoruz,
mutlu olmak için de yoga yapmıyoruz. Bir gün çok zor bir uygulama olabilir
bizim için, bedenimiz takur tukur olabilir, hiç yapmak istemiyor olabiliriz.
Meditasyona oturuyoruz, eminim çok önemli üstatlarımızda oluyordur ama ben yerde
havalanmıyorum yani. Meditasyon, çok küçük anları yakalayabildiğiniz bir süreç
oluyor. En azından benim için öyle. Teknikleri var evet, yönlendirmeleri var ve
fakat öyle bir zihnimiz var ki (biz buna maymun zihin diyoruz)devamlı konuşup
bizi manipüle ediyor. Görüntü olarak huşu içinde olsanız bile içeride kızaran
patatesin kokusunu duyuyorsunuz, sevgilinizle/eşinizle kavganızı
düşünüyorsunuz. Onun da ciddi bir süreci var, tekrar geri dönecek olursak
bunların hepsi aslında, bizim ihtiyacımız olan şeyler olduğu için dünya yanıyor
olsa hala yoga mı yapıyorsun demek çok saçma oluyor.
Bu yüzden, hastayken de yoga yapılmalı. Hasta
yakınıyken de yapılmalı!
Yoga yapmak bekleyince gelen bir şey değil. Mutluyken
de mutsuzken de yapılmalı ve beklenti içinde olmamalı. Şifa olacağının farkında
olup bunu beklememek gibi...
Burada yaptığımız 1 derste bile ben inanılmaz bir
boyuta geçtiğimi hissettim. Deşarj oldum sanki...
Ne güzel! Çok ezoterik açıklamaları olduğu gibi bazen
çok basit açıklamaları da olabiliyor bu etkinin. Beden hafızamız, yaşadığımız
zaman dilimi boyunca biriktiriyor bir sürü şeyi. Bir sürü travma veya mutlu şey
birikiyor. Bu bazı bölgelerde çok daha yoğun, özellikle kalça ve omuz
bölgesinde ciddi yoğun... Bu bölgelerle ilgili çalışırken birdenbire ağlayanlar
olabiliyor çünkü hisler ortaya çıkıyor. Kişi biraz da rahat bir insansa kendini
bırakabiliyorsa akışa bir duygu patlaması olabiliyor. Bazı insanlarda da hiçbir
şey olmuyor. Tek yapılmaması gereken şey insanların zorlanması. Mesela
"gözlerini kapat" demek gibi.
Hep söylüyorum, bir şeye yetişmemiz gerekmiyor.
Soruluyor eğitimlerde, "hocam ben şu pozu yapabilecek miyim" diye.
Yapmakla yapamamak diye bir durum yok. Eğer çalışmaya başladıysan
yapıyorsundur. İlla resimlerdeki gibi olması gerekmiyor her şeyin. Bir şey
olması gerekmiyor çünkü! O pozun çok derine inersek mekanik fiziksel bir
faydası var, hangi versiyonunu yaparsan yap, neresinde oluyorsan ol, onu zaten
alıyorsun.
ANAHTAR GİBİDİR BENİM İÇİN POZLAR!
Kapılar açarlar. Sen çalışmaya başladığın zaman o
kapıyı aralamış oluyorsun. Ters duruşlarda insanlar çekinir mesela, çünkü
insanlar temelde düşmekten, başarısız olmaktan, alay konusu olmaktan
çekinirler. Bazıları da henüz hareketin temelindeyken bile rahatsızlık duyar.
Pınar kendini iyi hissediyor diye bundan mutsuzluk da
duymamanız gerekiyor. Bunları söylüyorum çünkü bunlar olan şeyler. Ben
yapamıyorum, Pınar ne güzel yapıyor, Pınar çok güzel kız zaten gibi psikolojide
olanlar var.
Nasıl yani bunu yapanlar mı var 0-6 yaş gibi!
Evet, bunu yapan işin eğitimini almış, ders vermeye
başlayacak insanlar da var!
Enteresanmış gerçekten.
Yoga öyle bir şey ki; her gün yaptığını farz edelim.
Bir bedenin her gün aynı olmasını beklemek büyük hata olur, çok saçma. İster
başlangıç seviyesinde ol ister ileri, fark etmez. Bazen beden hiç yataktan
çıkmak istemiyor. Bazı travmalar çok açık olan bedenleri bile kapatıyor.
Fiziksel/ mekanik olarak çok iyi olsa bile çok iyi eğilip bükülemeyebiliyor.
İnsanlara bir şekilde, kendisini kendisiyle karşılaştırmanın çok saçma bir şey
olduğunu öğretmek gerekiyor. O yüzler, hepsi aslında sensin. Sevdiğin,
sevmediğin, tanıdığın, tanımadığın, hepsinde senden bir parça var veya
keşfetmeni bekleyen parçalar var. O yüzden telaşa gerek yok.
Temel eğitim ne kadar sürüyor?
Değişiyor ama minimum 6 ay ve sonunda bir inzivamız
oluyor. 8 tane hafta sonu buluşması yapıyoruz. 200 saat ama bazen bu hocalarla,
derslerle daha uzun sürebiliyor, 300 saate kadar çıkabiliyor. Sonunda da 5
günlük bir sessizlik meditasyonun da olduğu, hiç konuşmadığımız, bir şey
yapmadığımız, kendimizle kaldığımız bir süreç de oluyor. Bu aslında çok çok
temel ve basit olarak, o süreç içerisinde öğretebileceğin bir eğitim oluyor. Oradan
sonrası öğrenciye kalıyor. Kendi pratiği olmayan kimsenin doğru düzgün bir yoga
hocası olacağını düşünmüyorum.
Hep böyle sakin misin?
Öyle bir dünya yok tabii. Gel beraber trafikte yarım
saat geçirelim de gör sakinliği (gülüyoruz)
Sadece, aldığım eğitimlerden dolayı alevli bir
tartışmada bir tık dışarıdan gözlemleme şansım olabiliyor. Bu büyük bir avantaj...
Eve iş götürüyor musun peki?
(Gülüyoruz) Evet eşim de yoga eğitmeni. Zaten ilk
girdiğim yoga stüdyosunda tanışmıştık. O halen kurumsal hayatta olan bir insan,
ben bıraktım tamamen. Ama bağını koparmıyor. Bugün mesela onun dersi var, 1
saat gelip ders verecek. Eğitimlerde devamlı oluyor, asistanlık yapıyor. Onun
başka bir hayatı da var olsa da kurumsal olarak, bir şekilde bağını koparmıyor
yogayla. Bu yüzden yoga hayatımda oldukça rahatım. Normalde herkesin anlayışla
karşılayacağı bir işim yok hep kadınlar var. Sadece kurumsal hayatı olan biri
olsaydı eşim tabii ki bir yerden sonra zor olurdu anlaması. Bizim evimizde,
taşındığımız zaman eşya yoktu ama öğrenci gelmişti!
Harikaymış bu gerçekten J
Son olarak söylemek istediklerini alabilir miyim?
Açıkçası bizim ülkemizde hala oldukça sınırlı sayıda
uygulayıcının bildiği bir durum yoga ve çok daha fazla insanın yapması
gerektiğini düşünüyorum. Yoga bize ait değil. Yoga canlı bir organizma gibi,
önce de vardı. Bütün pozlar yapıldı. Bu insanlıkla birlikte gelişiyor, evriliyor
ama hep olacak. O yüzden, bir tarafından tutup da bu bana ait, ben ne dersem o,
her şey benim dediğim gibi olacak şeklinde olaya yaklaşmamamız gerekiyor.
Bu yararlı ve keyifli söyleşinin son sözü Osho'dan gelsin;
"Zihinsel bedenin dışında olan ( manumaya sharir)
bilinç haliyle temasa geçme yetisi ve bu sayede ortaya çıkan hayal edilemez
güce mahavideha denir. Bu güç sayesinde, ışığı örten örtü yok edilir."
Işığının üzerini örtme,
Sevgiyle
Pınar Tok
Taner Uncu
iletişim: