ZAMAN ve MEKANIN ÖTESİNDEKİ SEN

By | Perşembe, Kasım 22, 2018



Bedenini yanlış kullanıyor olabilir misin? Sadece tenden değil de, ruhtan da ibaret olduğunun farkında mısın? Engelleri bedenin mi yaratıyor zannediyorsun? Herkesi tanıdığını mı düşünüyorsun henüz kendindeki gizli kapıları aralamamışken?

Kendinle yüzleşmeye, yapay zihni bırakmaya hazır ol, birazdan bir çok soruya cevap bulacağın harika bir sohbete dahil olup harika biriyle tanışacaksın...

Sevgili Taner hikayen nasıl başladı?

Ben uzun yıllar aikido yaptım. Pek çok bedensel aktivitede bulundum. Ticaretle uğraşıyordum aslında. 2011 yılında çok sevdiğim bir arkadaşımın ısrarıyla, tek dinleneceğim pazar günü sabahı ikna olarak eşiyle birlikte gittikleri yoga stüdyosundaki derslerine katılarak başladım.

Klasik ön yargılı bir Türk erkeği olarak gittim derse tabii:)  "Yoga da neymiş" diye dalga geçerek gittiğim ders başlangıç seviyesi falan değildi. Bu yüzden hiç tavsiye etmem yeni başlayanlar böyle bir hata yapmasınlar, baştan başlasınlar! Hiçbir şey becerememiş olmama rağmen o derste acayip bir haz aldım. Etkiledi beni yoga. Önce bedensel olarak yakaladı beni.

Yoga insanları değişik noktalarından yakalıyor ve sonra bütün paketi yavaş yavaş içimizde işletmeye başlıyor.

Ne kadar sonra kendini keşfetmeye başladın?

Keşfetmek büyük bir laf oluyor aslında ama ufak tefek dersten sonra, sadece fiziksel bir tecrübeden sonra bile yavaş yavaş bir sürü şey değişmeye başlıyor.

Hayatımıza yansıyor yani...

Hayata yansıması biraz daha farkındalık gerektiren bir durum ama dediğim gibi en güzel şeylerden bir tanesi de senin çok özel bir çaba harcaman gerekmiyor. Doğru dürüst bir matematikle oluşturulmuş bir derse katıldıysan, doğru sırada poz çalışmaları, nefes çalışmaları olması gerekiyor, başında ve sonunda meditasyona süre ayrılmış olması gerekiyor...

İyi eğitimli birinden alınması gerekiyor değil mi?


Evet, yani sonuçta iyi bir stüdyoda ders alıyorsanız zaten ehil bir insandır eğitmen. İlk deneyimlerimiz her şeyde olduğu gibi burada da çok önemli çünkü çok fazla yoga ile ilgili yer, aktivite oluyor. Yoga biraz ticari bir şey olduğu için dibine ve başına yoga ekleyip, çok şey de yapılıyor. Dolayısıyla bilinen, tavsiye edilen bir yerde yoga dersine başlanmasını tavsiye ediyorum. Eğer tanışık olduğunuz bir hocanız varsa da özel dersi de tavsiye ederim tabii.

Daha hızlı mı sonuç alınıyor özel ders ile?

Aslında bir hız gerekmiyor çünkü yogada vardığımız bir yer yok ve acelemiz yok. Yoganın bir sürü kitaplarca tanımı var aslında. Bunun üzerine bir sürü kitap yazılmış. Öyle spesifik olarak net cümlelerle düşünürsek çok klişe cümleler var yogayı tanımlayabileceğimiz. Mesela, "birleşmek, içeriye kendimize olan yolculuğumuz.." gibi bir çok tanımı var ama şudur diyebileceğimiz bir tanımı yok.

Asıl önemseyeceğimiz şey, yoga ile ilgili süreç. Fiziksel, mental, içinde bulunduğumuz deneyimi yaşadığımız an. Bu herkese göre değişiyor ama aslında herkes aynı insan. İnsanların bunu anlaması zaman alıyor.

Herkes aynı insan derken?

Yargıladığın, beğendiğin, sevdiğin, yoga ile ilgili olarak fiziksel bakarsak pozu çok güzel yapan, sendeleyen, bocalayan onların hepsi sensin sadece zamanları farklı. Bunların hepsini idrak ettikten sonra, onların hepsi sensin. Yani mantık şu; bir olmak! Kendinle, etrafındakilerle cansız şeylerle, bütün yaşadığın evrenle. Yani her şeyde bir parçan var.

Bakış açımız değişiyor mu?

Değişiyor tabii. Büyük bir şehirde yaşıyoruz. Doğada, Hindistan'da vs. takas usulü sürdürdüğümüz bir hayatımız yok ve ben bu işten para kazanıyorum. "Merhaba, ben size bir güneşe selam yaptırayım" dediğim zaman, Migros' tan bana kaşar peyniri vermiyorlar. Belli bir işleyişi var hayatımızın, bu yüzden ben kendimi yogayla ilgili çok önemli bir yere koymuyorum bu hikâye içerisinde açıkçası.

Bunu yapan bir iki tane arkadaşımız, büyüğümüz var.  Barter usulü stüdyolar açan, her şeyin yardımını karşılığında atıyorum ders ya da eğitim vererek, boya badana yapılan çok tatlı yerlerimiz var böyle. Bunlara çok saygı duyuyorum, çok geleneksel sürdürüyorlar hayatlarını. Ama çok azınlıkta var. Bizde de, Avrupa’da da, Amerika'da da olay biraz ticari. Özellikle eğitimler vs. işin içine girdiği zaman ama bir şekilde o da sizi bir yerden yakalıyor. Bununla ilgili özel bir çaba harcamanıza gerek yok. İnsanlar Matrix'deki haplar gibi haplar arıyorlar. Hep bir değişiklik istiyor. Bir mucize bekliyor. Herkesten farklı olma beklentisi ve isteği var insanlarda. Olmayan, saklanmış, gizlenmiş sandıkta olan hikâyeleri var. Aslında böyle bir amacımız yok yani siz zaten bir yolculuğa başlamış oluyorsunuz ve o yolculuk boyunca pek çok şey eşyanın tabiatı gereği size geliyor. Bazen geç görüyorsunuz bunları, algı açıklığı ile paralel olarak bazen de çok çabuk sirayet edebiliyor size.

Yogayı diğer sporlardan ayıran nedir?

Yogayı spor olarak, egzersiz olarak kabul etmiyorum bir kere. Yoga bir yol, nefeslerle beraber gittiğimiz. Nefes çalışmaları ve meditasyonu mutlaka olması gereken... Yani mesela çok yakın gibi gözüken ama hiç alakası olmayan ki bu arada çok seviyorum ve faydalı buluyorum pilatesi. Bir sürü pilates dersi veren arkadaşım var, eğitimlere katılıyorlar. Çok ciddi faydaları var. Sadece çok bariz bir farkı var. İnsanlara bir pilates dersi verirsiniz. Çok güzel hedef bölgeleri çalıştırırsınız, çok ehil hocalar bittiği zaman bir de streching (esneme) yaptırırlar yoga pozlarına benzeyen pozlar da çok faydalıdır ve fakat hala o insanları dipçik gibi alev alev yola bırakırsınız tekrar hayata devam eder.

Bizde bunları yapmamızın tek sebebi bu. En acayip abudik gubidik parmağınızın ucunda durduğunuz pozun bile amacı son derin gevşeme pozunda bir tık daha rahat kalabilme hali için... Beni en çok zorlayan şeylerden biri oldu mesela bedensel olarak çünkü bir sınırı yok kendi bedeninizle çalışıyorsunuz zaten.


Alfa beta dalgası hikâyesi gibi. İnsanoğlu zaten modern hayatta hep bir uyarılma halinde, bir türlü o eskilerin, o taş devri zamanındaki ilk insanların o kenara geçip rahatladığı, belki tehlike bittikten sonra titrediği "rest digest" denilen duruma biz gelemiyoruz. Devamlı bir hayat tehlikesi olmasa da bir uyarı halindeyiz. Korna, şiddet, küfür, kıyamet, telefon vs. devamlı bizi uyarıyor ve bir müddet sonra beden ve ruh yeteri kadar dinlenememeye başlıyor. Yoga, bizde o eksik olan frekansı tamamlıyor. Hatırlıyoruz veya keşfediyoruz. Diğer bütün aktivitelerden bariz farkı bu. Hepimizin buna ihtiyacı var.

Ruhu besliyor diyebilir miyiz?

İstenilen düzeye ve tipe göre bir sürü yoga stili var. Siz çok ağır egzersizler yapıyor olabilirsiniz, buna göre yoğun ve güçlü yoga uygulamaları var veya daha hafif hatta bazen neredeyse dakikalarca hareketsiz kaldığımız stilleri var.

Neye göre belirleniyor bu?

Açıkçası bu dönem dönem insanların kendi isteklerine göre değişebileceği gibi, çoğunlukla da tavsiye ediyorum ki parça parça hep denenmeli.

Seviyeleri var değil mi?

Seviyeler hepsinde var. Aslında çok basit bir mantığı var. Mesela hatha yogadan, vinyasa vs. gibi asanaların, akışların yoğun olarak arka arkaya dizildiği derslerden bahsedecek olursak;

Bu pozların isimleri, dinamikleri, hizaları bize geçmesi için süre gerekiyor her şeyde olduğu gibi. Çünkü ilerleyen seviye ve derslerde sadece pozların adı söylenerek onların birbirine geçişleri çalışılıyor. Haliyle bizde bir şeylerin oturması gerekiyor birkaç ay...

Kaç ay mesela? Bir ortalaması var mı bunun?

Kişiden kişiye değişiyor bu. Bunun bir ortalaması yok.

Yaş olarak ne zaman başlanmalı?

Ne zaman başlanacaksa o zaman... Yani zamanın ne zaman geldiyse. Başlangıç için minimum bir yaş söylemek gerekirse bence 18 ve aşağısı çok mantıklı değil. Çocuk yogası var ama böyle bir şey çocukları sıkar. Meditasyon, nefes çalışması vs. Yoga paket olarak çocuk için sıkıcı. Çocuktan böyle bir şey beklemek de haksızlık olur. Belli bir algı ve farkındalık düzeyi olması gerektiği için bence minimum üniversitede falan başlanmalı.

Bunun yanında, elli, altmış, yetmiş yaşında başlayan öğrencilerim oluyor.

Sakatlanma riski?

Bu oldukça önemli, bu yaşla paralel gidiyor gibi gözükse de alakası yok çünkü her yaş için önemsiyoruz sağlık kısmını. Neden? Çünkü yoga genel olarak tekrarlardan oluşan bir süreç. Devamlı aynı şeyleri yapıyor oluyorsunuz ve ehil bir insanla, farkındalıkla çalışmıyorsanız ve devamlı yanlış şeyler yaparsanız, uzun vadede mutlaka sakatlıklarınız olabilir. Dikkat edilmesi gereken şeylere dikkat edilmezse, çok ciddi sakatlıklarınız da olabilir. Yaşam kalitenizi düşürecek fıtıklar vs. gibi... Yogada, bütün bedenimizi ve tüm eklemlerimizi kullandığımız, zorladığımız akışlar oluyor...


Nasıl ben sana dersin başında sordum sağlık sorunun var mı diye... Sonuçta insanların bir sağlık geçmişleri var keza bir mental geçmişleri de var. Çok basit bir örnek belki ama mesela meditasyonda herkesin gözünü kapattırmamanız gerekiyor. Çünkü bazıları gözü kapalıyken kendini iyi hissetmeyebiliyor. Geçmişte yaşadığı bir şey olabilir, bu onu tetikleyebilir. Meditasyonda konuştuğunuz şeylere de çok dikkat etmeniz gerekiyor. İnsanların travması olabilir, insanları fazla provoke etmemeniz gerekiyor konuşurken. Buna fiziksel şeyler de dahil. Dikkat etmemiz gerekiyor. Önce sağlık! Bir şekilde size bir beden emanet. Onun geldiği gibi, mümkünse geldiğindekinden daha iyi olarak oradan ayrılması gerekiyor. Bu dediğim gibi oldukça uzun bir süreç. Yoga yapamamak, bir gün yemek yememek gibi bir şey oluyor mantıken. Bunu düşünmememiz gerekiyor hiçbir şekilde. Sürdürülebilirlik çok önemli. O yüzden hep söylüyoruz, "YOGADA BİR ŞEYE YETİŞMEYE ÇALIŞMIYORUZ, BİRİSİ GİBİ BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞMIYORUZ!"


Birinci sıradaki sakatlanma sebebi; yoga sınıfında başka birisinin uygulamasını takip etmeye çalışmak. Kalabalık bir sınıfta iki mat yanınızdaki bir insan çok güzel açılıyor çünkü onun bedeni o dönem için öyle, onun başka bir hikâyesi var.

Bu bir yoga CD’si alıp evde yapmak gibi bir şey mi?

Çok iyi yapılmış CD’ler var. Ayrıntısıyla hesaplanmış, insanların asla sakatlanmalarına sebep vermeyecek ve fakat yine de o gibi uygulamalarda siz kendinizlesiniz. Hoca sizi göremiyor ki! Pek çok beden tipi var, yaş farkı var ve ehil hoca kalabalık bir sınıfta gerekli uyarıları yapacak ve düzeltmeleri yapacaktır.

Bu durumda özel ders daha mı doğru oluyor?

Özel ders daha doğru olur diyemem çünkü iyi bir hoca herkese hakim olabilir. Zaten görevi de o bence. Sağlıkla ders vermemiz birinci vazifemiz.

Seviyeleri nasıl ayarlıyorsun kalabalık bir sınıfta?

Spesifik olarak çok önemli sakatlıkları olan insanlar, normal sağlıklı insanların girdiği başlangıç seviyesi dersine bile katılmıyor. Bunun için yoga terapi dersleri var. Özel noktaların hedef alındığı, omuz, bel, boyun ve bunu la ilgili sıkıntıları olan insanların gelip katılabileceği dersler bunlar. Genel olarak sıkıntısı olan insanların katılacağı özel olarak stillerin olduğu dersler.

Fizik tedavi gibi mi?

Bundan çok öte bir durum. Zaten bunlar karşılaştırılması doğru olmayan şeyler. Doktorlar da yoga yapın derler. Bir sakatlık olduğu zaman bile, ona göre olan dersler var, ona göre opsiyonları olan akışlar ve pozlar var ve bu sizin yoga yapmanıza engel değil. Sadece oturduğunuz yerden çok minik mekanik hareketler yapıyor olsanız bile yoga yapabilirsiniz. Yoga herkes içindir. Yaş ayrımı yok, beden ayrımı yok, cinsiyet ayrımı yok. Eskiden varmış ama artık yok.

Nasıl yani?

Tabii, ilk başladığı zaman sadece erkeklere özel bir şeymiş yoga garip bir şekilde. Şimdi ise, popülasyonun %90'ı falan kadın. Halen çok büyük hocaların aynı şefler gibi erkek, niye bilmiyorum! Ama dediğim gibi kadın, çok ezici bir oranda şuan.

Yoga çok eski bir şey. M.Ö. yazıtlarda geçiyor mesela!

Nereden anlıyoruz o yazıtların yoga içerdiğini? 

Var çünkü kayıtlarda geçiyor. Şuan asana bazında değerlendirebileceğimiz şeylerden ziyade bir yaşam şekli gibi düşünebiliriz. Sonra vedalar deniyor, vedalardan sonra upanişad var. Büyük destanlar var bhagavad gita gibi bunların kitapları var. Buralarda herhangi bir yoga pozundan bahsedilmiyor. Modern dünyanın yoga ile bağlantısı Patanjali ve Sutraları (aforizma) ile başlıyor. 196 sutradan oluşan bir yazıt. Krishnamacharya felsefesi yazıtlardan ve sutralardan başlıyor.


Yoga önce belli bir zümreden başlamış hatta belli bir yaş gurubu biraz enerjilerini atsınlar diye özellikle cinsel olarak erkekler şeklinde belli bir zümreye ait olmuş sonra her şeyde olduğu gibi eşyanın tabiatı alt zümrelere de gizli de olsa yayılmaya başlamış.
Günümüze modern yogaya dönecek olursak, üstatlar hocalar bir şekilde batıya açılma fırsatı bulduktan sonra yoga dünyaya çok daha hızlı yayılmış.

Yogayı tanımlar mısın desem?

Felsefesi özlü sözlerden başlıyor. Sanskritçe çok özel bir dil ve çok ciddi uzmanlık gerektiren bire bir çevrilemeyen bir dil. Tıpkı bizdeki İslamiyet’teki gibi yorum giriyor bazen dolayısıyla bakış açısı ve perspektife göre olayı değiştirebiliyor. O yüzden bunun tanımını bir cümleye çevirmek istemiyorum. Yoksa çok cümle var söylenebilecek.

Kendi kişisel temizliğimiz, şiddetsizlik, çalmamak çok önemli bir felsefesidir yoganın. Şiddetsizlik derken sadece gündemdeki Sıla ile Ahmet Kural'ın kavgasından ziyade, kendimize yaptığımız herhangi bir fark etmediğimiz baskı bile şiddetten bahsediyorum. Şiddet çok ucu açık, nereye kadar gidiyor? Bazı noktada vejeteryanlığa, veganlığa kadar gidiyor ki o yüzden bir kısım yoga yapan insanlar asla et yemiyor, hayvansal gıda tüketmiyor. Kimilerine göre seks orucu gibi cinsellikle alakalı gibi gözükse de aslında temelinde enerjinin doğru kullanılmamasından bahsediliyor.  Saçma sapan 2 saat instagrama bakmak gibi (gülüyoruz) veya birisine etmememiz gerekirken uzun uzun yardım etmeye çalışmak gibi, kendimizi perişan ederek birisinin uzun hikayesini dinlemek gibi...


Yemek, fiziksel ve ruhsal aktivite olarak çok fazla konu giriyor bunların içine. Mesela, çalmamak yani bir meta/ maldan ziyade atıyorum fikri mülkiyet hikâyesi bazen de. Bir şeyden bahsederken bile ben senden öğrendiysem, Pınar'dan bahsetmemek, kendiminmiş gibi anlatmak. Bu kitaplı dinlerde de bahsedildiği gibi, olması gereken insan tarifi aslında. Yoga felsefesi oldukça geniş, benim haddime değil çok fazla fikir beyan etmek. Buna ciddi mesai harcayan çok önemli ustalarımız var ve kitapları var. Bora Ercan bunlardan bir tanesidir mesela.

Anı yaşayabilmenin sırrı mıdır yoga?

Yoga an ‘la ilgili olan bir şey, şu an seninle yaptığımız sohbetin tadını çıkarmak, "ya buradan çıksam gitsem de, bir kahve alsam da işte şöyle yapsam da" diye düşünmek değil... Çoğumuz hayatımızı böyle yaşıyoruz. En sevdiğimiz şeyleri yaparken bile biraz baktığımız zaman kendimizi yakalayabiliyoruz yani çok güzel bir yemek yersin ama mesela saçma sapan arkadaşının bir hikâyesi veya televizyonda seyrettiğin aptalca bir dizi yüzünden ikinci lokmadan sonra ne yediğinin bile farkına varmıyorsun, tabağını alıp değiştirseler belki fark etmeyeceksin gibi oluyoruz.
Çinlilerin bir deyişi vardır, "eğer yemek yiyorsan sadece yemek ye!

En güzel meditasyondur bu aslında. Yaptığımız şeyle odak halinde olabilmemiz. Dağda bayırda bağdaş kurup tek başımıza yaptığımız bir şey değil meditasyon. Dışarıdan soyutlandığımız bir şey de değil meditasyon. Dışarıdan bir sürü ses geliyor sonuçta şehrin ortasındayız, korkunç motor sesleri oluyor mesela, ambulans geçebilir, sesler, ışık değişiklikleri, bazen kokular.. Atıyorum Pınar'ın parfümünün bizi başka bir aşk hikâyesine götürmesine izin vermiyoruz, orada kalıyoruz. Orada kalmamızın en büyük destekçilerinden bir tanesi NEFES. Zaten nefes, yoga ile ilgili en önemsediğimiz şeylerden bir tanesi. İnsanlar maalesef genelde doğru nefes alıp vermeyi bilmiyorlar. Kendinden pay biç, en son bu dersten önce ne zaman şöyle " aaaay" diye derin bir nefes alıp verdiğin an oldu?

Cevap veriyorum, hatırlamıyorum (gülüyoruz)

Günler geçiyor bazen biliyor musun? Bütün hayatımız o düşünsene, dünyaya gelirken de dünyadan giderken de nefes baş noktamız... Koskoca bir nefes aslında hayatımız. Bazı inanışlarda senin nefes sayın kadar hayatın olduğu düşünüldüğü için çok uzun tutarlar nefes alıp vermeyi.

Nefes bir sürü şeyin şifası bu arada!

Mesela?

Hem beden hem ruh için şifadır nefes. Mesela kanser hastaları için oldukça önemli doğru nefes. En önemli şey moral olduğu için, nefes alıp vermek çok önemli bir destek.

Yoga terapi mi oluyor bu?

Bu bedene göre değişebilir ve yaşadığı hastalığın tedavisine göre... Bazıları çok ağır tedaviler geçiriyorlar ve fiziksel olarak spor yapma şansları olmayabiliyor. Genç ve mekanik olarak iyi durumda olan bir insandır çok normal bir akışa da katılabilir veya bir terapi dersine katılabilir ya da fiziksel hiçbir şey yapmayıp belki de sadece bir nefes/ meditasyon çalışmasına katılabilir. Hepsi ayrı ayrı çok şifalı. Günümüzde kişisel gelişim adı altında yapılan çalışmaların içinde çok bilinen meditasyonlar uygulanıyor. Bunlar çok gizli saklı kalmış şeyler değil, şifaları da belli. O yüzden fiziksel ya da mental olarak problemleri olan insanlara da şifa oluyor.

Bazen yanlışları da görmemizi sağlıyor mu?

Çok fazla klişe var ve ben bu klişeleri seviyorum. Kendimize bakmamızı, içeriye bakmamızı sağlıyor yoga. Buradaki tavrımız, matın üzerinde herhangi bir pozu yaparken, yapmazken, kaçarken, çok isterken ki halimiz dışarıda da var. İstemediğin bir şeyin yansıması dışarıda da var. Pınar mesela belki Taner' den hiç haz etmiyor dışarıda... Ama burada bir şeyler değiştiği zaman, bir adım attığın zaman dışarıda Pınar’la Taner' in diyaloğunda da değişiklik olmaya başlıyor. Dışarıda bir şey değiştiği zaman, buradaki hallerde de değişiklik olmaya başlıyor. Bir insanla ilgili yaşadığımız şey aslında bizimle ilgili oluyor. Neden uzak durmak istiyoruz? Neden haz etmiyoruz? Niye seviyoruz? Gibi... Veya bir olayla, yapmak istemediğimiz, ertelediğimiz bir işle, bunlar hep tekrar eden hadiseler oluyor ve devamlı karşımıza geliyor yani biz onu fark edene kadar.

Farkındalık benim için, yolda bir çukur varsa, o çukuru görmek ve artık ona düşmemek gibi bir şey değil veya elimi sobaya bastırdım yandı, farkındayım elimi bir daha sobaya bastırırsam yanacak artık bastırmıyorum gibi bir şey de değil. Hayat bu kadar kolay değil yani... Tamam, ben bunu fark ettim, atıyorum bir daha onu aramayacağım şeklinde yaşayamıyoruz, insanoğlu böyle bir canlı değil ama farkındalık bir açıdan bununla ilgili bir şans veriyor bize. En azından artık görüyoruz o halimizi. Her halimizle tamam olma hali bu aslında.

Sosyal hesaplarındaki "All is well" gibi mi?

Evet, kesinlikle, bir şeyden beklenti, sonucunda hayal kırıklığı veya gereksiz bir yapay mutluluk sonrasında daha yüksekte bir şey istememize sebep olacak bir mutluluk gerektiriyor. He bunlardan ayrılabiliyor muyuz kolayca? Hayır! Yani bir şeyin farkında olmak, onu uygulamak ve hayat şekline çevirebilmek çok birbirinden farklı ve zor şeyler. Ama tabii ki yani cahillik mutluluktur şeklinde yaşamıyoruz sonuçta.

Yoga herkese lazım. Mutlu olduğumuzda yoga yapmıyoruz, mutlu olmak için de yoga yapmıyoruz. Bir gün çok zor bir uygulama olabilir bizim için, bedenimiz takur tukur olabilir, hiç yapmak istemiyor olabiliriz. Meditasyona oturuyoruz, eminim çok önemli üstatlarımızda oluyordur ama ben yerde havalanmıyorum yani. Meditasyon, çok küçük anları yakalayabildiğiniz bir süreç oluyor. En azından benim için öyle. Teknikleri var evet, yönlendirmeleri var ve fakat öyle bir zihnimiz var ki (biz buna maymun zihin diyoruz)devamlı konuşup bizi manipüle ediyor. Görüntü olarak huşu içinde olsanız bile içeride kızaran patatesin kokusunu duyuyorsunuz, sevgilinizle/eşinizle kavganızı düşünüyorsunuz. Onun da ciddi bir süreci var, tekrar geri dönecek olursak bunların hepsi aslında, bizim ihtiyacımız olan şeyler olduğu için dünya yanıyor olsa hala yoga mı yapıyorsun demek çok saçma oluyor.

Bu yüzden, hastayken de yoga yapılmalı. Hasta yakınıyken de yapılmalı!

Yoga yapmak bekleyince gelen bir şey değil. Mutluyken de mutsuzken de yapılmalı ve beklenti içinde olmamalı. Şifa olacağının farkında olup bunu beklememek gibi...

Burada yaptığımız 1 derste bile ben inanılmaz bir boyuta geçtiğimi hissettim. Deşarj oldum sanki...

Ne güzel! Çok ezoterik açıklamaları olduğu gibi bazen çok basit açıklamaları da olabiliyor bu etkinin. Beden hafızamız, yaşadığımız zaman dilimi boyunca biriktiriyor bir sürü şeyi. Bir sürü travma veya mutlu şey birikiyor. Bu bazı bölgelerde çok daha yoğun, özellikle kalça ve omuz bölgesinde ciddi yoğun... Bu bölgelerle ilgili çalışırken birdenbire ağlayanlar olabiliyor çünkü hisler ortaya çıkıyor. Kişi biraz da rahat bir insansa kendini bırakabiliyorsa akışa bir duygu patlaması olabiliyor. Bazı insanlarda da hiçbir şey olmuyor. Tek yapılmaması gereken şey insanların zorlanması. Mesela "gözlerini kapat" demek gibi.

Hep söylüyorum, bir şeye yetişmemiz gerekmiyor. Soruluyor eğitimlerde, "hocam ben şu pozu yapabilecek miyim" diye. Yapmakla yapamamak diye bir durum yok. Eğer çalışmaya başladıysan yapıyorsundur. İlla resimlerdeki gibi olması gerekmiyor her şeyin. Bir şey olması gerekmiyor çünkü! O pozun çok derine inersek mekanik fiziksel bir faydası var, hangi versiyonunu yaparsan yap, neresinde oluyorsan ol, onu zaten alıyorsun.

ANAHTAR GİBİDİR BENİM İÇİN POZLAR!

Kapılar açarlar. Sen çalışmaya başladığın zaman o kapıyı aralamış oluyorsun. Ters duruşlarda insanlar çekinir mesela, çünkü insanlar temelde düşmekten, başarısız olmaktan, alay konusu olmaktan çekinirler. Bazıları da henüz hareketin temelindeyken bile rahatsızlık duyar.
Pınar kendini iyi hissediyor diye bundan mutsuzluk da duymamanız gerekiyor. Bunları söylüyorum çünkü bunlar olan şeyler. Ben yapamıyorum, Pınar ne güzel yapıyor, Pınar çok güzel kız zaten gibi psikolojide olanlar var.

Nasıl yani bunu yapanlar mı var 0-6 yaş gibi!

Evet, bunu yapan işin eğitimini almış, ders vermeye başlayacak insanlar da var!

Enteresanmış gerçekten.

Yoga öyle bir şey ki; her gün yaptığını farz edelim. Bir bedenin her gün aynı olmasını beklemek büyük hata olur, çok saçma. İster başlangıç seviyesinde ol ister ileri, fark etmez. Bazen beden hiç yataktan çıkmak istemiyor. Bazı travmalar çok açık olan bedenleri bile kapatıyor. Fiziksel/ mekanik olarak çok iyi olsa bile çok iyi eğilip bükülemeyebiliyor. İnsanlara bir şekilde, kendisini kendisiyle karşılaştırmanın çok saçma bir şey olduğunu öğretmek gerekiyor. O yüzler, hepsi aslında sensin. Sevdiğin, sevmediğin, tanıdığın, tanımadığın, hepsinde senden bir parça var veya keşfetmeni bekleyen parçalar var. O yüzden telaşa gerek yok.


Temel eğitim ne kadar sürüyor?

Değişiyor ama minimum 6 ay ve sonunda bir inzivamız oluyor. 8 tane hafta sonu buluşması yapıyoruz. 200 saat ama bazen bu hocalarla, derslerle daha uzun sürebiliyor, 300 saate kadar çıkabiliyor. Sonunda da 5 günlük bir sessizlik meditasyonun da olduğu, hiç konuşmadığımız, bir şey yapmadığımız, kendimizle kaldığımız bir süreç de oluyor. Bu aslında çok çok temel ve basit olarak, o süreç içerisinde öğretebileceğin bir eğitim oluyor. Oradan sonrası öğrenciye kalıyor. Kendi pratiği olmayan kimsenin doğru düzgün bir yoga hocası olacağını düşünmüyorum.

Hep böyle sakin misin?

Öyle bir dünya yok tabii. Gel beraber trafikte yarım saat geçirelim de gör sakinliği (gülüyoruz)
Sadece, aldığım eğitimlerden dolayı alevli bir tartışmada bir tık dışarıdan gözlemleme şansım olabiliyor. Bu büyük bir avantaj...

Eve iş götürüyor musun peki?

(Gülüyoruz) Evet eşim de yoga eğitmeni. Zaten ilk girdiğim yoga stüdyosunda tanışmıştık. O halen kurumsal hayatta olan bir insan, ben bıraktım tamamen. Ama bağını koparmıyor. Bugün mesela onun dersi var, 1 saat gelip ders verecek. Eğitimlerde devamlı oluyor, asistanlık yapıyor. Onun başka bir hayatı da var olsa da kurumsal olarak, bir şekilde bağını koparmıyor yogayla. Bu yüzden yoga hayatımda oldukça rahatım. Normalde herkesin anlayışla karşılayacağı bir işim yok hep kadınlar var. Sadece kurumsal hayatı olan biri olsaydı eşim tabii ki bir yerden sonra zor olurdu anlaması. Bizim evimizde, taşındığımız zaman eşya yoktu ama öğrenci gelmişti!

Harikaymış bu gerçekten J

Sen nasıl deşarj oluyorsun peki?

Ben çok sevdiğim bir iş yapıyorum. Tabii ki bundan para kazanıyorum ama temposundan dolayı hiç rahatsız değilim. Buradan mesela Zekeriyaköy'e veya Dragos'a gidiyorum derse bazen günde 2 defa yaka değiştiriyorum ki insanlar 1 kez bile geçerken deliriyorlar! Devamlı toplu taşıma kullanıyorum başka türlü yetişmem mümkün değil zaten trafikte. Çok keyifle yaptığım için işimi asla sıkılmıyorum. Zaten olaya bu kadar ticari yaklaştığın zaman karşı taraftan bunun çok rahat hissedildiğini düşünüyorum. İnsanları kandırmıyorsanız, bir şeyin sonunda para kazanmakta bir sorun yok. Sonuçta takas usulü yaşamıyoruz...

Son olarak söylemek istediklerini alabilir miyim?

Açıkçası bizim ülkemizde hala oldukça sınırlı sayıda uygulayıcının bildiği bir durum yoga ve çok daha fazla insanın yapması gerektiğini düşünüyorum. Yoga bize ait değil. Yoga canlı bir organizma gibi, önce de vardı. Bütün pozlar yapıldı. Bu insanlıkla birlikte gelişiyor, evriliyor ama hep olacak. O yüzden, bir tarafından tutup da bu bana ait, ben ne dersem o, her şey benim dediğim gibi olacak şeklinde olaya yaklaşmamamız gerekiyor.

Bu yararlı ve keyifli söyleşinin son sözü Osho'dan gelsin;

"Zihinsel bedenin dışında olan ( manumaya sharir) bilinç haliyle temasa geçme yetisi ve bu sayede ortaya çıkan hayal edilemez güce mahavideha denir. Bu güç sayesinde, ışığı örten örtü yok edilir."

Işığının üzerini örtme,
Sevgiyle
Pınar Tok
                                        Taner Uncu iletişim:
                                        taneruncu@yahoo.com
                                        İnstagram: taner_yoga




W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate