KELEBEKLERLE TANIŞMAK İSTİYORSAN, BiR iKi TIRTILA KATLANMAYI ÖĞRENMEK ZORUNDASIN

By | Cumartesi, Aralık 31, 2016

 Küçük Prens' le sohbet ediyorum bu aralar. Ben onu ve çocuk kalbini çok seviyorum. Sen de katıl bize. Belki de masal olan onun anlattıkları değil, bizim hayatlarımızdır...

Yaptığın hatalar, yanlışlar...büyüdükçe unuttuğun çocuk ruhun seni yaşayan bir ölüye çevirmiş olmasın? "Evet öyle " diyorsan ya da "öyle" diyemeyecek kadar yorgunsan ve kendinin farkında değilsen , sözü Küçük Prens' e bırakıp aradan çekiliyorum...

Selam dünyalı Büyük! ben Küçük Prens. Beni tanımayan yoktur demek istemem, öyle dersem senden farkım kalmaz, bu beni egolu bir dünyalı gibi gösterir. Ama görüyorum ki, yıllardır anlattığım masalı anlamayan oldukça fazla. Olsun sen özüne dönene dek ben aynı şeyi anlatmaktan hiç ama hiç bıkmayacağım...

Biri sönmüş üç volkanı ve harika, kainatta eşi benzeri olmayan bir çiçeği olan ve baobap ağaçları kaplı küçük bir gezegende tek başıma yaşıyorum. Kendime bir uğraş bulup bilgimi ve görgümü artırmak amacıyla bölgemde bulunan diğer asteroidleri gezmeye karar verdim. Hepsinde çok farklı ve ilginç karakterler vardı. Tuhaf bulduğum "büyükler" vardı... 

Ayyaş, kral, kendini beğenmiş, işadamı, fenerci ve coğrafyacıyla tanıştım. Tilki, yılan ve gül ile konuştum. Tanıştığım kişiler doyumsuz bir yaşam sürdürmekteydi. Tekdüze bir beklenti içinde idiler... Ayyaş içki dışında bir şeyi görmüyordu... Kral emir vereceği kulu, kendini beğenmişse ona hayran olacak kişiyi beklemekteydi... İşadamı ise, rakamları çoğaltma tutkusuna kaptırmıştı kendini, tüm zamanını yıldızları saymakla geçirmekteydi. Bir tilkiyi evcilleştirdim önce. Sonra arkadaş oldum onunla. Tilki bana bir sır verdi: İşte sırrım, çok basit: "En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni, özde olanı göremez." dedi ve ekledi; "sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin. İnsanlarınsa hiçbir şey anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir onu"...

Sen Büyük! tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisin. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve şimdi artık o özel bir tilki...

Karşılaştığım ‘büyükler’, beni kendi beklentileri, kendi tutkuları kapsamında algıladılar. Ayyaş için içkisini engelleyen, kral için emir verebileceği, kendini beğenmiş için ona hayran olacak, işadamı içinse varoluşu önemsiz bir kişiydim. Büyükleri hiçbir zaman anlayamadım, onlarla anlaşamadım, bu yüzden de yanlarında kalamazdım... Offf! Şu büyükler, kesinlikle çok ama çok tuhaf insanlar...

Diğer gezegenlerde gördüğüm karakterlerin aynısının dünyada binlerce olduğunu gördüm. Sadece bir yıl kaldığım bu dünyadan biran önce kendi gezegenime dönmek istedim. Çünkü orada bakmak zorunda olduğum bir çiçeğim var. Aslında o çiçekten burada, dünyada binlercesi var ama siz büyükler çiçeklerin kıymetlerini bilemiyorsunuz... Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorsun ama yine de aradığını bulamıyorsun. Halbuki aradığın tek bir gülde olabilir... Yüreğinle aramalısın...

Yoldan geçen biri, benim gülümün de diğerlerine benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm diğerlerinden daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım ve onu camdan bir korunakla korudum. önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama bazılarını kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm! Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım. Senin gülünü diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir. Büyükler bu gerçeği unuttular. Evcilleştirdiğin kim olursa olsun, sen ondan sorumlusun, ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden.

Peki Büyükler nerede? İnsan kendisini çölde yalnız hissediyor dediğimde, "insanların içinde de öyle hissedersin, arada pek fark yoktur" demişti yılan....

Evet dünyalı BÜYÜK, yüreğinle bakmayı bilmediğin için, masal geliyor sana söylediklerim. Onca kötülüğün arasında kaybolan çocuk ruhun zaman zaman dile gelse de, çevrende dolanan kötülükler o çocuğu dilsiz bırakıyor, hissiz bırakıyor. Hiçbir çocuk ruh dünyada barınamıyor...

Büyük, sen sayılara bayılırsın. Yeni bir arkadaş edindim diyelim, onun hakkında hiçbir zaman asıl sorman gerekeni sormazsın. "Sesi nasıl?" demezsin örneğin, ya da "hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı? " diye sormazsın. Onun yerine " kaç yaşında?" dersin. " Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? " Ancak bu sayılarla tanıyabileceğini sanırsın. Ben sana "güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı, pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var" desem, nasıl bir evden söz ettiğimi bir türlü anlamazsın. Ne zaman ki sana " yüz bin franklık bir ev gördüm" derim, işte o zaman sen " ooo, ne kadar güzel bir evmiş!" dersin... 
Senin gerçek dosta, sevgiye, sadakate ihtiyacın var. Dünyada gördüğüm herkes yalnız ve sevilmeyi bekliyor. Her kötülük sevgisizlikten oluyor ve bu dünyada neredeyse herkes sevgisiz... 

Büyüdükçe, hayal gücünü yitirdin. Basit çocuk bakışını unuttun. Bu yüzden, seninle benim hayata bakışımız arasında gezegenler kadar fark var! 

Keşke benim kadar basit, renkli ve sıra dışı bakabilsen yeniden. Ruhsuz ve sıkıcı hallerinden kurtulabilsen. Dünyanın güzelliklerini görebilmek için şu tekdüzeliğinden sıyrılabilsen. Unutma, masumiyet ve samimiyetin ait olduğu tek yer senin unuttuğun çocuk ruhun... 

Büyük!, Okyanusun ortasında salıyla kalakalmış bir denizciden bile çok daha yalnızsın. Hareketli şehir yaşamının kaosunda bir miktar nefes almak, hayatın sıkıntılarının hayal gücünü yok etmesine izin vermemek adına içindeki çocuk ruhunu hatırla. Özde olanı sadece kalp görebilir.

Ve unutma; Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.  

"Kelebeklerle tanışmak istiyorsan, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundasın" 

Hoşçakal....

Doğru söze ne denir;) , kelebeğimizi bulmamız dileğiyle,
PINAR TOK

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate