YARGILAMADAN ÖNCE KARŞINDAKİNİN AYAKKABILARINI GİYMEYİ DENE

By | Pazartesi, Kasım 03, 2014

YARGILAMADAN ÖNCE KARŞINDAKİNİN AYAKKABILARINI GİYMEYİ DENE

Çoğumuz zaman zaman aynı hatayı yapabiliyoruz.Yaşanan bir olayı değerlendirirken, o olaya, sadece kendi gözlerimizden bakmayı seçebiliyoruz.En büyük hata da bu zaten, empati yapmamak...

Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.Basit gibi gözükse de, uygulamada kolay olmayabilir ama inanın bana, imkansız değil.Olaylara , karşımızdakinin bakış açısıyla bakmak , olası sorunları ve sonuçları gereğinden fazla büyütmeden veya asıl anlamından uzaklaştırmadan , çözmemizi sağlayan en önemli yetenektir empati."Böyle yetenek mi olur?"demeyin.Empati yapabilme yeteneğini, herzaman her yaşta öğrenebilme ve kendinizi bu yönde geliştirebilme lüksünüz varken, sorunları neden  sadece  kendi tarafınızdan bakarak boşu boşuna büyüteseniz ki?Hem enerji hem de zaman kaybı.Ayrıca bunun için kurslara gitmenize, paralar harcamanıza gerek yok.Sadece düşünün, araştırın ve öğrendiklerinizi uygulamaya çalışın yeter.Göreceksiniz, hayatınız kolaylaşacak.İnsanlara yaklaşımınız farklılaşacak çünkü eskiden tek bir pencereden bakarken, empati yaparak birçok pencereyi açacaksınız.

Örneğin, bebekler üzerinde yapılan incelemelere göre, doğuştan empati yeteneğimiz yüksek olmakla birlikte, uygun şartlarda hızla kaybedilebilen bir yetenektir. Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu: açık uçlu sorular sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak ve kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır.

Birbirimizi anlamamaktan şikayet etmek, yargılamak, olayın en kestirme ve bencilce yoludur.Bu hiçkimseye birşey kazandırmaz.Aksine sorunları gereksiz yere büyütür.Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıyız.Bunu doğru yapabilmek için o kişinin rolüne girmeliyiz.İngilizcede empatiyi ifade etmek için kullanılan çok sevdiğim bir deyim var, başlıkta da ifade ettiğim gibi, özü şöyle: "olaylara karşınızdaki kişinin ayakkabılarını giyerek bakın".Nekadar doğru bir söz.Kİşinin yaşadıklarını, sorunlarını, mutsuzluklarını, geçmişini, yetiştirilme tarzını, kalıplaşmış huylarını bilmeden, onun yürüdüğü yollardan yürümeden, o kişiyi olumsuz  bir olayda  "yanlış ya da doğru "diye nasıl yargılayabiliriz.?Bu , haksızlık olmaz mı bir düşünün.


Olumlu amaçlar için kullanıldığında işbirliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu yetenek, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır.Sonuç olarak, mutlu olmak istiyorsak, formulü belli,  karşımızdakileri değiştirmeye çalışmak yerine onları olduğu gibi kabullenmek ve empati yapmak.

YEDİKLERİMİZ DAVRANIŞLARIMIZI ETKİLER Mİ?

Tuhaf gelebilir ama etkiler.Beslenme, spor kadar önemli ve psikoloji üzerinde oldukça etkili.Mesela, protein mutluluk hormonu olarak adlandırılan serotoninin üretimini azaltırken,yağlı gıdalar vücudun uykuya eğilimini arttırıyor.Yediklerimiz, içtiklerimiz neşeli veya depresif olmamıza neden olabiliyor.Buna paralel duygularımızda oynamalar oluyor ve çevremize de yansıyor.

Buna gelin daha ayrıntılı bakalım...

Yediklerimiz bizi yönetiyor 

Aldığımız besinler vücudun davranışlarını önemli ölçüde etkiliyor. 

Protein, mutluluk hormonu olarak adlandirilan serotoninin üretimini azaltırken, yağlı gıdalar vücudun uykuya eğilimini artırıyor. Bu durumda ne yediğimizi bilmenin faydası var değil mi? 

Düşünce tarzımız ve hissettiklerimiz, birtakım kimyasal maddelerin etkisinde bulunuyor. Bunlar da beyin ve sinir sisteminin etkisinde. Anne ve babamızın bize hediye ettikleri genler sayesinde, biyokimyasal olarak her birimizin değişik özelliklere sahibiz.

Beyniniz sinirsel baskılara karşı çok esnek olabilir veya siz düzensiz bir hayat tarzını seviyor ve gündüz uykularını gece uykularına tercih ediyorsunuz. Belki de o kadar duyarlısınız ki, bir fincan kahve bile sizi olumsuz yönde etkileyebiliyor.


Üç mucize kimyasal maddeden söz ediliyor bu konuda. Beyindeki bu üç kimyasal madde düşündüklerimiz ve hissettiklerimizi etkiliyor. Bunlar, dopamin, norepinefrin ve seratonin...

Protein açısından zengin olan yiyecekler beyin için gerekli olan tyrosine aminoasitleri oluşturuyorlar. Proteinli yiyecekler yendiğinde tyrosinler faaliyete geçiyor ve uyanık kalmamızda önemli rol oynayan iki maddeye dönüşüyor.

Yalnızca karbonhidratlar tüketildiğinde ise triptofanların beyne etkisi ile beynin kimyasal sakinleştirici maddesi olan seratonin sayesinde vücut genel bir huzura ve sakinliğe kavuşuyor.

Karbonhidrat açısından zengin olan bir yemekle birlikte protein tükettiğimizde ise proteinin aminoasitleri sakinleştirici kimyasal maddelerin etkisini de bozabiliyor.

Basit denemeler yapın, üşenmeyin 

Her gün yediklerinizin bir listesini yapın ve beyinsel, duygusal ve bedensel durumunuzu değerlendirin.

Bu programı 7 -14 gün boyunca sürdürün. Ta ki hangi yiyeceklerin sizi iyice uyanık tuttuğunu ve hangi yiyeceklerin üzerinizde sakinleştirici etkisi olduğunu anlayana dek.


Protein içeren yiyecekler seratonin etkisini azaltıyor.

Eğer öğle yemeğinden sonra uykuya dalma gibi bir sorununuz varsa yağ içermeyen karbonhidrat ve düşük düzeylerde protein içeren yiyeceklerle beslenin.

Öğleden sonraki uykuya eğilim vücudumuzun biyolojik ritminin bir parçasıdırr. Düşük karbonhidratlı yiyecekler ve az kafeinli yiyecekler sayesinde bununla savaşabilirsiniz.

Yüksek miktarda karbonhidrat içeren yiyeceklerin çalışmama performansı üzerinde negatif etkileri olabilir. Uyanık  olmayı etkileyip hata yapabilme olasılığınızı arttırıyor.

Beslenmenize kendinize önem verin. Okuduklarınız anlık heyecan yaratabilir ve karar verebilirsiniz. Önemli olan bu kararı devam ettirebilmek ve sabırlı olmak.

Hepinize sağlıklı ilişkiler kuracağınız, sağlıklı besleneceğiniz, empati yapabileceğiniz günler diliyorum.

Sevgiyle
PINAR TOK








W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate