The Latest

yoga etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yoga etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


Yoga, fiziksel bir aktiviteden çok daha fazlasıdır; aynı zamanda zihinsel bir yolculuktur. Matın üzerinde geçirdiğin o dakikalar, bazen sadece bir duruş denemesiyle başlayan, sonunda kendini sorgulatan bir maceraya dönüşebilir. Peki yoga matında yaşanan o küçük zaferler ve bazen trajikomik anlar hakkında biraz konuşalım mı?


“Aşağı Bakan Köpek mi, Kaçan Köpek mi?”


İlk yoga dersine katıldığında eğitmen sana “Aşağı Bakan Köpek” yapmanı söylediğinde bunu daha önce hiç duymadıysan garip karşılayabilirsin. İçinden “Köpek mi oldum şimdi?” diye düşünürken, bir anda matın üzerinde şekilden şekile girip, üzerinde ters durmaya çalışırsın.  İyi haber: Kimse senin neye benzediğini umursamıyor, herkes kendi dengesiyle uğraşıyor! Bu arada bu pozun ismi ne alaka diyorsan, köpekleri izle derim. Köpeklerin doğal duruşundan ilham alınmış, köpeklerin gerinirken ön patilerini uzatıp başlarını aşağı eğdiği bu duruş, bedenin esnemesi ve gevşemesi için mükemmel bir metafor olarak kabul edilmiş. Ayrıca, yoga felsefesine göre bu poz, bedenin enerjisini yeniden düzenleyip sakinleştirici bir etki yaratır. Sırt ağrılarına ne kadar iyi geldiğine, duruş bozukluğunu nasıl düzelttiğine dair ayrı bir yazı şart olur...


“Zihin Boşaltma Çabası ve Tartıştığın kişi”


Yoga sadece fiziksel bir pratik değil; zihni susturmayı öğrenme sanatı. Eğitmen “Nefesine odaklan ve sadece anı yaşa” dediğinde , sen bir yandan anı yaşarken diğer yandan kendini, akşam yemeğinde ne yapacağını  veya tartıştığın kişiyi arayıp neler söyleyeceğini düşünürken bulabilirsin. Sonra kendini suçlayıp tekrar nefese dönersin. İşte yoga bu! Sürekli bir geri dönüş hali...


“Savasana ve Gizli Şekerleme”


Savasana, yoganın sonunda yapılan dinlenme pozudur. Ama çoğumuz için bu poz, “Biraz daha kalsam uyurum” pozisyonuna dönüşür. Eğitmen sana rehberlik ederken, sen çoktan rüyalara dalmış olabilirsin. Kim bilir, belki de en derin meditasyonun sırrı buradadır?


“Matta Düşmek Hayatın Bir Parçası”


Denge pozlarında düşmekten korkma. Çünkü yoga bize şunu öğretir: Düşmek hayatın doğal bir parçasıdır. Matta düşmeyi öğrenirsen, hayatta da dengeyi daha kolay bulabilirsin. Ayrıca, düşüş sırasında diğer öğrencilerle göz göze gelmek eğlenceli bir bağ kurma anına dönüşebilir.


“Sonuç: Yoga, Kendinle Dalga Geçme Sanatıdır”


Yoga sana sadece esneklik kazandırmaz, aynı zamanda hayatı çok ciddiye almaman gerektiğini de öğretir. Her düşüş, her beceriksiz an, senin bir parça daha insancıl ve eğlenceli olmanı sağlar.


Yani, yoga matını ser, biraz gülümse ve kendini ciddiye almadan bu yolculuğun tadını çıkar. Unutma, en zor poz “kendinle barışma pozudur.” Ve o poz, matın dışında da çok işe yarar...




Yoga, yalnızca bedeni değil, ruhu da besleyen bir disiplindir. Zihni ve bedeni bir bütün olarak ele alması sayesinde ruhsal anlamda pek çok fayda sağlar. İşte yoganın ruha olan etkileri:



1. Ruhsal Huzur ve Sakinlik Sağlar


Yoga, zihni sakinleştirerek günlük hayatın karmaşasından uzaklaşmana yardımcı olur. Meditasyon ve nefes çalışmaları, içsel huzuru bulmana olanak tanır. Bu pratikler, özellikle kaygı ve endişe gibi duygusal dalgalanmaları yatıştırır.


2. Kendini Tanımana Yardımcı Olur


Yoga, içsel bir yolculuktur. Her duruş, her nefes, kendinle baş başa kalman için bir fırsattır. Bu süreç, güçlü ve zayıf yönlerini fark etmene, duygularını kabullenmene ve kendini daha derinden tanımana yardımcı olur.


3. Zihinsel Esneklik ve Dayanıklılık Geliştirir


Yoga, sadece bedeni değil, zihni de esnetir. Hayatta karşına çıkan zorluklara daha sakin bir şekilde yaklaşmanı ve duygusal dayanıklılığını artırmanı sağlar. Denge pozlarında düşmek, yaşamda hatalar yapmanın doğal olduğunu kabullenmene ilham verir.



4. Ruhsal Dengede Kalmanı Sağlar


Yoga, dengeli bir zihin ve beden bağlantısı yaratarak ruh halini düzenler. İçsel huzur ve dengeyi bulmak, dış dünyadaki kaosa rağmen içinde bir istikrar yaratmana yardımcı olur.


5. Şükür ve Pozitiflik Geliştirir


Yoga pratiği, “anda” olmayı öğreterek hayatındaki güzelliklerin farkına varmanı sağlar. Şükür duygusu geliştikçe, pozitif bir bakış açısı kazanırsın. Bu da ruhsal doyumu artırır.


6. Bağ Kurmayı Güçlendirir


Yoga, sadece kendinle değil, çevrenle de derin bağlar kurmana olanak tanır. Sevgi ve empati gibi pozitif duyguları besler, insanlarla ve doğayla daha anlamlı bir bağ kurmanı sağlar.



Sonuç


Yoga, ruhunu dinginleştirip canlandırırken, kendini bir bütün olarak hissetmene yardımcı olur. Her nefes alışında, her hareketinde, yaşamın kendisine daha çok bağlanırsın. Yoga yapmak, ruhuna bir hediye vermek gibidir. Bu hediyeyi kabul et ve yolculuğun tadını çıkar!


Çıkar demişken, senin gelişmeni desteklemeyen, hayallerine ortak olmayan, enerjini kısıtlayan, mutlu olduğun şeylere saygı duymayan, yapıcı değil yıkıcı eleştirilerle seni yolundan alı koymaya çalışan kim varsa hayatından çıkar... 


Sevgiyle kal,


PINAR TOK


Sevgi olmadan denge olmaz, denge olmadan sevgi olmaz.Evrenle uyum içinde, sevinç, sevgi ve bolluk dolu yaşamanın formülleri herkese göre değişse de bilimin izinden giderek, sporun dışında içsel ve bedensel mutluluğa adım atabilmemizi sağlayan yegane seçeneklerden biri de yoga.

Bu konuyla alakalı binlerce kaynak ve ömrünü bu konuya adamış olanlar var. Herkesin ayrı bir tarzı ayrı bir enerjisi var biliyorum. Öğrencisi olduğum ve deneyimlerimden ötürü tüm kalbimle ondaki, değerli Merih Kenet' teki "herkeste olmayan" ışığı ve aktarımı senin de tecrübe etmeni ve bu röportajın hayatına ışık olması dileğiyle başlıyorum.

Sevgili Merih, yogayı senin yorumunla aktarır mısın bize?

30 yıl evvel yogaya başladığımda her dersten sonra iyi hissediş halleri içindeydim. İki yıl kadar içimde bedenimde zihnimde neler olduğu hakkında bir fikrim olmadı daha sonralarda yoga yapmanın bütüne yansıyan iyilik halinin adını iyileşme ve şifa olarak tanımladım.

Yoga bana göre terapötik bir çalışma yani yoganın insanı kendini iyileştirmesine büyük destek olduğunu düşünüyorum. Yıllar boyu olan tecrübelerimden dolayı bütünsel olarak bakıyorum yogaya.Hem fiziksel bedenimize, kas-iskelet sistemimiz, nefes çalışmaları, meditasyonla hem de psikolojimize iyi gelen bir tarafı var.Dokular, hormonlar ve en önemlisi sinir sistemi üzerinde bir etkisi var.Bütün bunlar birleştiği vakit, aslında yoga yapan kişi kendi şifasını gerçekleştirmiş oluyor.Bu bütünsel bağlamda baktığında beni şifalandırdı ve onun için de çok sevdalandım aslında. 

Nasıl başladı bu yolculuk?

O yıllarda öğretmen öğrenci ilişkileri farklıydı. Bizim dönem çekingendi. Hocamın enerjisi otoriter disiplin doluydu. Bunun yanın da yoga yı o kadar güzel güzel aktardı ve içimdeki ateşi öyle yaktı ki o yılda başladı yoga sevdam.

Bizler öyle bir gelenekten geldik ve ben bundan hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Benim eğitmenlerimle biz arkadaş gibiyiz, bu da çok güzel ama o zamanların da çok yararını gördüm Pınar'cım.

Aslında hepimizin özlemini duyduğu duygular değil mi?

Kesinlikle o öz disiplin çok çok önemli. Mesela bana yıllar sonra geldi hocam, stüdyoya girdi ve "ne diye bu diplomaları böyle asmışsın duvara " dedi. Benimkiler dedi hepsi sandıkta durur, diplomayla değil dedi ve elini kalbinin üzerine koyarak "buradan, buradan" dedi...

Yoganın  bu anlayışının ötesinde, sonra benim de derslerim çok evrildi ve değişti. Daha iyileşmeye yönelik kısma, somatik kısma, insan psikolojisiyle ilgili olan kısma, hastalıklara iyi gelen kısma çok sevdalandım.

Hastalıklar kısmı çok önemli bir nokta sevgili Merih, burayı biraz daha açalım mı? Sen yıllar önce kötü bir tecrübe geçirdiğinden ama hastalığı yenmeyi ve pozitifte kalmayı başardığından bahsetmiştin önceki sohbetlerimizde. Ben de rahmetli anneciğime konan kanser teşhisiyle birlikte hastanelerde geçen 3 yılıma istinaden bu konularda oldukça hassasım herkes gibi. Yoganın hastalıklara olan olumlu etkisi nedir?

Evet, kanser olduğumu öğrendiğimde ben tıbbın her zaman yanında oldum. Bilim ve ilim yolumuz bizim. Ondan ben asla vazgeçmedim. Şualarımı (ışın tedavisi) da aldım 35 kür, yogamı da yaptım aynı süreçte. İkisi birbirini destekledi hatta doktorum gittiğimde diyordu ki; "ne yapıyorsan yoluna aynen devam et". Sonra gerçekten kendim o ilk deneyimde, yoganın bana iyi geldiğini doktorumun söylemesiyle daha iyi anladım ama ondan sonra o kadar çok insanla çalıştım ki, bana kemoterapiden çıkıp gelenler var benimle yoga yapmaya şöyle diyorlar: "burada var olmak güvende ve iyi hissettiriyor yan etkilerini yaşamıyorum hocam ". Deneyimlerinin minnettarlığını ifade eden çok kanserli öğrencim oldu.

Bundan güzel ne olabilir ki ? 

Doktorlarda yoganın bu etkisine inanıyorlar böyle ifade eden hekimlerimiz var.

Kişiye göre değişiyor diyebilir miyiz?



Günümüzde aktif yoga yapan öğrencilerimiz var aslında bana göre çok güzel her farklılık bir ihtiyaca cevap veriyor aslında.

İhtiyacı olan şeyi bilmiyordur belki ? Keşifte sen mi yardımcı olmayı tercih ediyorsun?

Şöyle ki; yılların tecrübesinde şunu öğrendim; biz doktor değiliz, psikolog değiliz, psikiyatrist değiliz. Ben o rotamdan da vazgeçtim, orada böyle "hımm, sen buraya gelmen lazım, sen oraya" şeklinde yönlendirmeyi yapmıyorum. İlk başlarda bunu yapıyordum, şimdi diyorum ki, ona da gir, öbürüne de gir dene ve hangisinden keyif alıyorsan o dersi seç.İnsanlar isteyerek geldikleri şeylerde daha fazla başarılı ve verimli oluyorlar.

Mesela yoganın, yoga terapi diye bir dalı var ve daha çok iskelet sistemi üzerine odaklı viniyoga dediğimiz bir sistem. Kas ve gevşet sistemi. Ben onun yanında doğu ekolünü de aldım yani; daha mudralar ,mantralar, sağaltma çalışmaları vs.

Terapi dediğimiz vakit öğrencinin hoşuna gitmiyor. Bir hastalıkmış kötü bir şeymiş gibi algılanıyor. Öyle olunca da diyorum ki o zaman gelmeyin çünkü kişi buna inanarak geliyorsa o şifa gerçekleşebiliyor ve o bütüne ulaşabiliyor. Bir de en önemli şey, yoga eğitmenlerinin sözcükleri ve aktarımları. Bu bence kıymetli bir şey. Orada hangi role büründüğümüz. 

Evet sevgili Merih, bana da sohbet öncesi verdiğin derste söylediğin o cümle gibi..."Kendinden aktı gitti". Ses tonun , aktarımın, yaklaşımın ve sana özgü olan o ışığınla, o an çok önemli bir tecrübe yaşadım, gerçekten aktı gitti ve içimde, kalbimde, ruhumda beni acıtan ne varsa gözyaşlarından neşeye dönüştü birdenbire. Bunu okuyanlara bu tecrübeyi fazla ayrıntılı anlatmayacağım sadece deneyimlemelerini dileyebilirim. Anlatılmaz, yaşanır bu duygular...

Çünkü hazır geldin Pınar'cım .Ben o frekansı hissettiğim için aktı gitti. Hazır olan hocasını bulur. Bana gelen öğrencim, beni bulduysa biz onunla çok uzun yol devam ederiz. Şöyle de bir şansım var; bizlerin de bir gizlilikleri olmalı öğrencileriyle. Çünkü bir alan paylaşıyoruz, çok özel bir alan paylaşıyoruz. O yüzden sözcüklerimiz, toplu alanda ders yaparken incitmeyecek şekilde olmalı öğrenciyi. Çünkü o da sinir sistemini çok etkiliyor toplum içinde.

Yaptık zamanında, yapmadık demiyorum ama ben de yılların tecrübesiyle, öğrenciye nasıl daha fazla yararlı olabilirim, onları nasıl daha iyi anlamaya çalışırım diye empati yaparak kendimi dönüştürdüm. Bildiğim işi yaparken kişilerin de sınırlarını çok zorlamadan yapıyorum. Belki mükemmel bir ders vermiş olabilirim ama o derste kullandığım sözcüklerle onların acısını, yarasını tetikleyebileceğimin de farkında olarak buna dikkat ederek ders vermiş oluyorum..



Peki toplu derslerde, duygu durumlarına göre kişilerin bazıları ağlayıp bazıları gülebiliyor. Bu durumu nasıl yönetiyorsun?

Sağaltma çalışmalarında, kamplarda da görürüz ağlama olur, gülme olur ama rutin derslerimizde çok öyle bir an gözükmez. Zaten kişi öyle bir duygu durumuna girdiği vakit, gidip de yanına ağlaması konusunda neden sormuyorum ve kendi hallerinde bırakıp derse devam ediyorum.

Bizim gülme yogalarımız var biliyorsun (gülüyoruz). Gülme gülmeyi getiriyor. Seninle farklı bir çalışma yaptık mesela. Eğer tüm sınıfa bir ders veriyorsam tabi ki daha farklı oluyor. Özellikle seninle öyle çalıştım, daha enerjetik yönünü keşfetmen için, onu sana deneyimlettirebilmek için. Rutin normal derslerimizde, o alana dikkat ederek gidiyorum. Deneyimli guruplarımız oluyor, daha ileri düzeyde oluyor. Onlarla yin enerjetik boyutta daha farklı çalışıyorum. İçinde her şey oluyor, hayat gibi. Amacım, öğrencilerimin tamlık hissini yaşamaları.

Daha önce de bahsettiğim gibi, kanserli hastalarla çok çalıştım. Onlar ders esnasında birçok duyguya giriyorlar tabi ki, onları kendi hallerinde bırakıyorum. Zaten çoğunun danışmanı var.

Hastanelerde kanser hastaları için birçok danışman, destek psikiyatristler ve psikologlar zaten var , peki sence yoga da destek olarak yer alsa güzel olmaz mıydı?

Ben bunun için çok uğraştım. Şimdi ben gönüllü olarak veriyorum. Kanser'le Dans'ın yönetiminde tüm dernekler birleşiyor. Memeder var Vahit Özmen hocamızın başkanlığında, beni de yıllardır tanırlar. Ben buna pandemide başladım, gönlümden aktı. Dedim ki; ben bunun için çok mücadele verdim hastanelerde yapayım diye fakat birtakım hastanedeki organizasyon işlerinden kaynaklı bunu gerçekleştiremedik. Sonra bunu zoom'dan canlı yayın yapacağım dedim ve pandemide başlayan bu süreç çok da güzel ilerledi. Önümüzdeki ayın 8'inde yine başlıyoruz (8 ekim).Organizasyon başkanı Esra Çokçetin aracılığı ile derneklerden duyurular yapılıyor. Zaten benim youtube kanalımda hep var, senelerce kanserle ilgili çokça çalışmalar yaptım. Zaten kongre davetlerim de bu şekilde başlamıştı.

Bu bir alıp verme dengesi, gönüllü olarak yapıyor olmak da bana iyi geliyor. Zoom'dan bir toplanıyoruz 50-60 kişi, sonrasında 1000-2000 kişiye ulaşınca çok mutlu oluyorum çünkü bu onlara da çok iyi geliyor.

Bir de gebelik çalışmaların vardı. Orada neler yapıyorsun?

Normal yolla gebe kalamayan anne adayları için özel çalışmalar yaptırıyorum. O sancılı süreçlerinde kalplerini ferahlatıp güçlendirme çalışmaları diyebiliriz bunlara.

Bebeğin tutunma süreçleri sıkıntılı kaygılı ve stresli. Enerjileri sıkışıyor çok da haklılar. Anne olma niyetlerini güçlendiren enerjetik çalışmalar.

Aslında beraber yaratıyoruz benim rehberliğimde anne adayı kendi şifasını önce uyandırıyor ve sonra bütün bedene akıtıyor bu şifayı.Buna yoga dersi diyemeyiz. Bu çalışmalarım yılların deneyimi ile aşkla akıyor. Meditasyon..mantralar..olumlama ve sözsel iletişim diyebiliriz.

Peki diğer dersler?



Ben her zaman ders öncesi programı yapan bir eğitmenim.

Son 5 yıldır bu programa asla sadık kalamıyorum. Derslerim bir süre sonra kendi istediği gibi akıyor sanki görünmez bir el bana aktarıyor gibi.

Ders bittiğinde içimde inanılmaz bir huzur ve şükran dolu oluyorum.

Yeni gelen öğrencilere baktığımda, yüksek benlikleriyle iletişimde ve kalp gerçeği çakralarının açık olduğunu fark ediyorum. Bilinç seviyeleri de yeniyle uyumlu iyi ki diyorum birbirimizi bulmuşuz.

Bu buluşmanın da hayra vesile olduğunu köklerimizin derinlerde buluştuğuna inanıyorum. Yoganın açtığı bu yolda bazı öğrencilerimle derin bağlarımız var...

Ben de onlardan biriyim sevgili Merih (gülüyoruz)...

Yoganın kaç çeşidi var Merih? Çoğu kişiye yabancı isimleri var biraz açalım mı?

Yoga çok geniş bir yelpaze Pınar'cım. İlk geleneksel yoga, yani hatha yogası dediğimiz çeşidi. Daha kas , iskelet sistemi. Ben buna kasların hikayesi diyorum. Sen de eğitmenlik çalışmanı tamamladığın zaman daha da içine gireceksin bunların. Surya namaskarların, güneşe selamların, trikonasanaların, denge hareketlerinin, güçlenmenin olduğu serilerin olduğu bir hatha yoga var geleneksel.

Aslında bundan 30 yıl evvel bu yoga, zaten içinde yin yogayı da barındırıyordu. Biz bazı duruşlarda, yani padmasana duruşlarında (oturur duruşlar) çok uzun kalıyorduk. Bugün daha hızlanan bir sistem var aslında. Ben bakıyorum, bizde de eğitmenlik eğitimleri veriliyor onun için bence yin bir ihtiyaçtan doğdu. Yaşam , kültürel figür insanların hızlanması bu durumları değiştirdi tabi. Klasik yogada bakıyorum, biz bir duruşta 1 dakika duruyorduk, şimdi durmuyorlar. Bu yelpazenin içindeki yin yoga gerçekten fasyayla (vücudun bağ dokusu) çalışan bir sistem. Tüm organlarımızı tutan bağ dokuyla çalışan bir sistem. Bütün dünyada bu sistem uygulanıyor (mandalinanın zarı gibi olan bağ doku ). Yin'de uzun duruşlarda kaldığında, Fasyaya stres uyguladığımızda (duruşlarda 3 veya 4 dakika) kalıyoruz. Yırtılmalar oluyor işte işin sırrı burada .... NADİ  dediğimiz yaşam enerjisi ırmakları akmaya başlıyor bedenimizde 72.000 nadi yani enerji ırmakları var. Bedendeki sıvı değişiyor. O katılık, dokulardaki sertlikler solüsyon haline geliyor, kimyası değişiyor.

Kesinlikle Merih, ben masaj yaptırmayı çok seven biri olarak 50 dakikalık masajlarda ulaştığım kas gevşemesine senin bana yaptırdığın çalışma ile 30 dakikada hem zihnen hem bedenen daha fazla bir rahatlamayı tecrübe ettim. Ne demek istediğimi umarım herkes tecrübe etme şansı bulur (gülüyoruz)

Zaten yin yoganın özü meridyenler, bugün biz çigong da yaptık (Çin tıbbının ve savaş sanatlarının bir parçası olan Çin kaynaklı bioenerjetik egzersizler)  orda da meridyenler aktif oldu.Meridyenler üzerinde çalıştığında aynı sen nasıl tetik nokta yaptırıyorsan aküpresur noktalarına duruşlarda uzun kalarak kendi akupunkturistin oluyorsun.

Herkes o duruşlarda o kadar süre kalamayabilir, o zaman ne yapıyorsun?

Hayat gibi bu da, deneyimlerime istinaden söyleyebilirim ki hayatta neyi zorladıysam bana hiç iyi gelmedi. Kişiye de onu diyorum. Kişi ihtiyacı olanı biliyor. Zaman içinde duruşlarda kendini de görüyorsun, egonu da görüyorsun. Aslında uzun kalanla kısa kalan arasında his olarak bir fark yok, zaman içinde o bırakma hali deneyimi oluyor. En önemlisi de yoga yarışın olmadığı bir yer. Yarışın olmadığı yerde, birlikte yol aldığım yogilerime (tabi çok yeniler de var aralarında) baktığımda görüyorum ki herkes kendisi gibi öğrenciyi çekiyor. Enerji alanlarımız birbirine yakın ve onların da bu yarıştan uzak hal hoşlarına gidiyor. Bu demek değil ki performansımızı hep aynı noktada bırakacağız. Sınırlara bakıyorum mutlaka, bir batma bir yanma yoksa diye...

Burada Karaşovalyeler ve Pandacılar örneğini vermek istiyorum.

Nasıl yani?

Bak kimi kişi kimi ruh bir duruşu dibine kadar yapmak ister, ona bir duruş verirsin asanada son noktaya gelir. Ben ona Karaşovalye derim. Diğer kişi ise duruşa geçtiğinde sınırlarının çok gerisinde kalıyor( tereddüt ve korku) enerjisi biz buna pandacı diyoruz.

"İkisinin arasında bir yerde buluşmak mümkün mü? Sınırlarının kıyısından biraz daha uzaklaşmak, gözlemek , hissetmek mümkün mü?" diyoruz öğrenciye.

Zorlamadan, itmeden, çekmeden olana teslim olarak pozda kal.( niyetimiz budur) yin yoga da..

Bu tavır bize istekli bir o kadar da tahammül hatırlatıyor. Bedenin bilgeliğini deneyimliyor kişi.

Yoga yapmak için bir spor geçmişi şartı var mı?

Hayır kesinlikle yok ama şu var, bakıyorum pilates yapıyor ki zaten ben pilatesi de çok destekliyorum. Özellikle reformer yani aletli pilates. Diyorum ki yoganızı da yapın pilatesinizi de. Güçlenmeye de ihtiyaç var sonuçta. Dumbılla da çalışın diyorum. Hepsi bir ihtiyaç. Yeter ki kişi geldiği vakit, mutlu ayrılsın. Bazısı benimle yol alıyor bazısı da yogayı başka türlü yapmak isteyebiliyor. Her öğrenci de benimle yol alacak diye bir şey yok. Vinyasa yoga mesela daha akışta, daha hareketli. O kişi hareketlilik seviyor. Durağanda zihin çok devreye giriyor. Yin yogayı hiç istemeyen olabiliyor. Aslında yin yogada her duruş bir meditasyon ve o kalma halinde zihinde bir sürü şey oluyor ve o şey hoşuna gitmeyebiliyor.

Merih, ben bilirsin sabırsızımdır bu da kendimi eleştirdiğim yönlerimden biridir. Ben o uzun duruşlarda hiç bir şekilde o hareketliliği istemedim, hatta çok da iyi geldi. Normalde bekleyemem, anı yaşayamam hemen hareket değiştirmeyi isterim  ama hiç aklıma bile gelmedi. Burada yazıyla tarif edemeyeceğim duyguları yaşadım ve hatta öyle bir anım oldu ki boyut değiştirdim ve sana neler hissettiğimi anlattım (burada açmasak da olur :) bizde kalsın )

Herkeste farklı oluyor Pınar'cım. Ben de ilk yin yogaya başladığımda, "ay ne zaman bitecek bu zaman geçse de bitse" falan diyordum. Senin ihtiyacın varmış buna demek ki. Onun için kişinin dalgalanması, gidip gelme hali olağan. Şifada, enerji veren meridyen çalışmalarında en büyük desteğim yin yoga. Bunu medikal çigong'la uyguluyorum. Onu da Çin'li bir tıp hekiminden öğrendim. İkisinin çok uyum içinde olduğunu fark ettim akışta. Bu serbest salınım dediğimiz pasyayı hareketlendirdiği, o sallanma hareketleri, hani o başta yaptığımız o sonsuzluklar yaptıkça denedikçe kişi de fark ediyor enerjinin nasıl aktığını, nasıl olduğunu. Kendi enerjisi de fark ediyor.



Düşün ki öğrencin bir cerrah ve ona enerjiyi chi, ki, pranayı aktarıyorsun bu görünür olmadığından -miş gibi aktarmak kolay değil. Şükür ki artık bilimsel de açıklamalar çoğaldı.

Ben 30 yıldır bu yoldayım, o kadar bilim ve ilimden şaşmadan onların anlayacağı dilden bu enerjiyi, bunu aktarmak için nasıl bir dil kullanacağımın çabasını verdim ki onların yanında ben de tam anlamıyla buradayım demek için. Öyle bir şey oluyor ki, enerjimizi hissedelim dediğimde alkış yaptırıyorum mesela, adam çıkar gider yani ama çıkmıyor. Kalıyor orada. İnanç, güven ve mesleğe olan saygıları insanlar sonuçta ve bakıyorlar burada da bir emek var, güzel geri dönüşleri var. Herkes haddini bildiği sürece sorun yok yani hiçbir zaman tıbbın yerine geçecek yoga diye bir şey yok elbette. Yoganın terapötik etkisi ve bütünsel bir şifası var. Bunu ben yapmıyorum, yoganın içinde kişi kendisi yaratıyor. Ayaklarıyla geliyorlar kemoterapiden ve orda olmak istiyor. Mide bulantım olmadı diyor, çok iyi geçti diyor. Yani kendisini çok iyi hissediyor bunda ne kötülük olabilir ki. Yüzde yüz tedavide en etkili şey yoga demiyorum. Kanser hastaları için yogasını yaparken iyi hissetmesi hali bile şahane diyorum.

Başta da konuştuğumuz gibi diliyorum ve diyorum ki hastanelerde kesinlikle yer almalı böyle bir destek bölüm sevgili Merih.

Ben hastanelere girmek üzerine çok mücadele verdim daha önce de belirttiğim gibi Pınar'cım. Elimden geleni de yaptım. Özellikle gittim kapılarını çaldım yapalım diye ama onların seanslarıydı, nasıl yapacaklarıydı, nasıl yer ayrılacağıydı diye kabul görmedi ve en sonun da dedim ki amaç onlara ulaşmak mı, ben de bunun için gönüllü müyüm, bunu ben ücretsiz yapayım dedim. Bu konuda destek de veren öğrencilerim oldu. Mesela Profesör Nuran Beşe, radyolog onkolog benim öğrencimdir.Bizim en büyük destekçimiz oldu sevgili Nuran hoca. Kitabımda da vardır. Cerrah Cem Yılmaz hoca var, yoganın destekçilerindendir Cem hoca da. Mutlaka paylaşımlarımı o da alır paylaşır. Yine destekçilerimizden Prof.Zeynep Tartan hoca ve Memeder'in kurucusu sevgili Prof. Dr. Vahit Özmen hoca var vakıf işlerinde.

Online nefes ve meditasyon hastalara yönelik, birebir online canlı çalıştığım profesör öğrencilerim var. Yoganın terapötik etkisine inanıp gelenler, bu bana çok iyi hissettiriyor. Bilim ilim tarafından da destek görmek.

Online eğitim ile yüz yüze eğitim farklı olmuyor mu? Bu kadar etkili oluyor mu online da da?

Beni tanıyorsa öğrenci, bir vesileyle tanımışsa, onlarla ilişkimiz online 'da da yürüyor. Ben açıkçası online çalışmaların bu kadar başarılı olacağını düşünmemiştim ama enerji ekranı delip geçiyor. Bu sefer de göz ile değiyoruz. Öbür türlü kalpten mi ulaşıyorsun, burada da gözlerimizle o ekranı deliyoruz çünkü zaten niyetim beni bu şekilde bulana ulaşmak ve ona yardımcı olmak ve iyi hissettirmek. Kişi de hazırsa, birinin böyle kolunu itiştirmesi ile gelmediyse şifalanıyor mutlaka.

Seni en zorlayan kısmı nedir bu işin?

İnanç. Bazen şöyle oluyor, kendi ailemizde de en yakınlarımıza şifa olamayabiliyoruz. Ben buna inanıyorum çünkü kişi kendisi istemeyince şifa gerçekleşmiyor. Merih hoca olur başka hoca olur, kişi gelmeden önce biraz araştırmalı bence. Çok iyi eğitmenlerimiz var. Bir bakarsın ben yapabilecek miyim, istiyor muyum yapamayacak mıyım diye...Enerji ve frekans tutma olayıdır bu. Biz nasıl gözlerimizle birbirimizi bulduk, bu alan da bizi bırakmadı. Seni takip ederken o enerjilerdeki ipi koparamadım yani bazen de sordum neden oradayım falan diye. Bu da şunun gibi bir şey, kamplarıma katılanlar var bir bakıyorum ki başka şehirden gelmiş. Geldikten sonra diyorlar ki, "o kadar doğru yerde olduğumu hissettim ki sanki biz sizinle daha önceden tanışıyormuşuz gibi".

Kamplar ne kadar aralıklarla oluyor ve neden Datça?

Pandemi girdiği için araya, belki baharda bir kamp daha yapıp bir de Eylül'de yaparım. Neden Datça olduğuna gelince, benim Datça'da sürekli gittiğim bir yer var, müthiş bir enerjisi var. Orada öğrencilerim çok rahat ediyorlar. Ayrıca 20 adımda denize girilebilen bir alanda. Biz hem yoga yapıp hem yol yürümektense daha bir yoga tatili gibi yapıyoruz bu kamp işini. Sohbet, muhabbet oluyor. Benim kamplarda öyle çok öz disiplinden ziyade daha kaynaşmaya , dostluğa ve arkadaşlığa önem veriyoruz. Tatlı bir disiplin var oradaki yoga kamplarımızda. Öğrencilerim bilirler ki ben söylemeden, o kapı saatinde kapanır ve saatinde açılır.

Yoga öncesi Merih ile yoga sonrası Merih'i kıyaslar mısın, en büyük değişim ne oldu?

En büyük değişim kendi ayakları üzerinde duran güçlü ve yaratıcı kadın. Eskiden daha yumuşak, aşırı fedakâr, insanların ne dediğini önemseyen yanım ve yargılı yaklaşımlarım vardı.

Beynimin örüntülerini değiştirip yeni huylar edindim bu Merih'i çok seviyorum. Yeni huylar, alışkanlıklar, yeni inançlar için çabam oldu, sabrım oldu ama inancım hep daha çok oldu. Kendim gibiyim en iyi arkadaşım kendimim...

Bastığım yeri titretiyorum. Gücüm ve kuvvetim yerinde ve bu güç , kuvvet ve yaratıcı enerjimle içimde bitmek bilmeyen bir iştah var. Hayata iştahım çok, hayallerim umutlarım var, keyif alarak yaşıyorum. İlham ve yaratıcılık kalbimden geçip taşıyor.

Bunun için Tanrıma şükürler olsun.

Öyle de görünüyorsun zaten sen yaşsız bir kadınsın Merih! 

Sohbete ve sorulara doyamıyorum ama sözü burada biraz akışa ve sana bırakmak istiyorum. Senin söylemek istediğin neler var?

Hayat geliyor, geçiyor ve hayat çok güzel aslında. Dün dünde kaldı diyelim hep ve anı yaşayalım. Hep takıyoruz ya kafaya, o olmadı bu olmadı vs. diye, inan ki gülümsemek yalancıktan da olsa çok etkili diye düşünüyorum. Bu sonrasında bir alışkanlık haline geliyor. Kendim gibi olduğum vakit , derslerimi de öyle verdiğim vakit, o içimde başka biri olma hali çok güzel bir durum. İyilikle, güzellikle, kendimizi rahat ve maskesiz ifade edebileceğimiz ortamlar ve insanlarla olmak lazım. Öyle olabilmeliyiz. Şefkat ve sevgi ortamlarını birlikte yaratabileceğimize inanıyorum. Şimdi birbirimize değemiyor, dokunamıyoruz pandemiden. Mesela ben sırt sıvazlamanın çok özel olduğunu düşünürüm. Bana yoga ana derler, öğrencilerim kapıdan girerler onlara sarılmayı, sırtı sıvazlamayı severim. Çok az insanla eşleşirsin belki ama o kalp ritmi her zaman doğru hissi verir. İnşallah öyle günlerimizde buluşalım.(neşeyle gülüyoruz)

Herkes bir şekilde kendisini iyi hissetmek için bir yol buluyor. Bu bir dans olabiliyor, resim olabiliyor, yoga olabiliyor, aktif spor olabiliyor. Ben de diyorum ki; önce kişi kendisine sorsun tek yol yoga değil. İyi hissedeceği bir yolu bulsun. Eğer kendisine dair bedensel, ruhsal, tamamlanmamış bir noktasını görüyorsa yoganın yolunu da, kapısını da bir çalsın diyorum. O deneyimi görsün ve bilhassa belirli yaşlardan sonra gençlerin yaptığı gibi menopoz, osteoporoz gibi, kemik erimesi gibi sorunları olanların da mutlaka ve mutlaka yapmalarını tavsiye ediyorum.

Menopoz derken andropoz da dahil mi? ( gülüyoruz)

Evet kesinlikle dahil. Mesela erkeklerde en büyük risklerden biri olan prostat üzerine yin yoga çok faydalı. Çünkü fasyanın en çok olduğu yerler apış arası dediğimiz bölümler. Çalışmalarımdan dolayı da birebir biliyorum çok fayda sağladığını. Tam prostat büyümesine giderken çalıştığım vakalarda, inanılmaz şifalanmalar gerçekleşti. Kendi yakınlarımdan bunu biliyorum.

Bunların yanında genç olup da kapımı çalan, kaygı. stres, panik atak sorunu olanlarla da birebir çok çalıştım. Fırsatı olanlarla tabi ki birebir çalışıyorum, online sistemi de ayrıca çok güzel oldu. Evinde minderinin üzerinde rahat ortamında online olarak da çok keyifle çalışabiliyoruz.

Gaziantep Üniversitesi'nden doktor öğrencilerim var. Onlara online olarak ders veriyorum. Dahiliye doktoru mesela, stajyerlere bitirme tezleri için, nefes , pranamaya teknikleri, derin gevşeme gibi konularda bilgiler için bir şekilde beni buldular. Onlarla tezlerini tamamlıyoruz. Sertifika veriyorum onlara.

Yogayı meslek olarak tercih etmek isteyenler için neler söylersin?

Yogada zorlu duruşlarda sakatlanmalar olabilir.

Eskiden bu asanalar için öğrenci zorlanırdı oysaki şimdilerde kişinin kendi anatomisine iskelet sistemine uygun pozlar içinde yerini kendi belirlemesi öneriliyor.ben de buna katılıyorum dokuları zorlamak da bir stres ve sinir sistemine baskı diye düşünüyorum.

Öncelikle yogayı aktarma isteğiniz dolup taşmaya başlamalı o zaman iyi bir eğitmen olma adayısınız.Acele etmeden sindire sindire , araştırın farklı hocaların derslerine girin bol bol ders verin öylece  deneyim ustası olacaksınız.

Aşk ve disiplin varsa herşey mümkün.Hormonlu hoca değil, deneyimli hoca cümlesini severim.Her öğretmenin kendi yogası var. Yıllar içinde böyle de bir dönüşüm oluyor benim için böyle oldu belki her öğretmen için değildir. Farklı tavır ve eda ...

Zamanın deneyimin aşkın kollarında enerjisini aktarmaya gönlü akan bütün hocalarıma saygı ve sevgiler olsun.

Çok beğendiğim genç eğitmen arkadaşlarım var yollarında güller açsın diyorum. Yogayı onlar yaşatacak...

Harika ders ve söyleşi için çok teşekkürler sevgili hocam.Ben inanılmaz bir deneyim çok keyifli ve birçok kişiye ışık tutacağına inandığım bir sohbet gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Peki sana nasıl ulaşabilirler?

 Bana özelden yazabilirler merihkenet@gmail.com Tel:05327119874 MK yoga cep 0530 939 44 12 İnfo@merihkenet.com

Son olarak söylemek isterim ki,

Röportaj ve ders için buluştuk belki ama kalbimde derin bağları olan bir dostluk olduğunu hissediyorum, boşuna değil buluşmalar.

Pınarcım emeğine, kalbine, kalemine sağlık...

Yoga beni şifalandırdı hep iyi hissettirdi...Ömrüm yettikçe bu sanatı aşkla aktarmaya devam edeceğim...



Bedenini yanlış kullanıyor olabilir misin? Sadece tenden değil de, ruhtan da ibaret olduğunun farkında mısın? Engelleri bedenin mi yaratıyor zannediyorsun? Herkesi tanıdığını mı düşünüyorsun henüz kendindeki gizli kapıları aralamamışken?

Kendinle yüzleşmeye, yapay zihni bırakmaya hazır ol, birazdan bir çok soruya cevap bulacağın harika bir sohbete dahil olup harika biriyle tanışacaksın...

Sevgili Taner hikayen nasıl başladı?

Ben uzun yıllar aikido yaptım. Pek çok bedensel aktivitede bulundum. Ticaretle uğraşıyordum aslında. 2011 yılında çok sevdiğim bir arkadaşımın ısrarıyla, tek dinleneceğim pazar günü sabahı ikna olarak eşiyle birlikte gittikleri yoga stüdyosundaki derslerine katılarak başladım.

Klasik ön yargılı bir Türk erkeği olarak gittim derse tabii:)  "Yoga da neymiş" diye dalga geçerek gittiğim ders başlangıç seviyesi falan değildi. Bu yüzden hiç tavsiye etmem yeni başlayanlar böyle bir hata yapmasınlar, baştan başlasınlar! Hiçbir şey becerememiş olmama rağmen o derste acayip bir haz aldım. Etkiledi beni yoga. Önce bedensel olarak yakaladı beni.

Yoga insanları değişik noktalarından yakalıyor ve sonra bütün paketi yavaş yavaş içimizde işletmeye başlıyor.

Ne kadar sonra kendini keşfetmeye başladın?

Keşfetmek büyük bir laf oluyor aslında ama ufak tefek dersten sonra, sadece fiziksel bir tecrübeden sonra bile yavaş yavaş bir sürü şey değişmeye başlıyor.

Hayatımıza yansıyor yani...

Hayata yansıması biraz daha farkındalık gerektiren bir durum ama dediğim gibi en güzel şeylerden bir tanesi de senin çok özel bir çaba harcaman gerekmiyor. Doğru dürüst bir matematikle oluşturulmuş bir derse katıldıysan, doğru sırada poz çalışmaları, nefes çalışmaları olması gerekiyor, başında ve sonunda meditasyona süre ayrılmış olması gerekiyor...

İyi eğitimli birinden alınması gerekiyor değil mi?


Evet, yani sonuçta iyi bir stüdyoda ders alıyorsanız zaten ehil bir insandır eğitmen. İlk deneyimlerimiz her şeyde olduğu gibi burada da çok önemli çünkü çok fazla yoga ile ilgili yer, aktivite oluyor. Yoga biraz ticari bir şey olduğu için dibine ve başına yoga ekleyip, çok şey de yapılıyor. Dolayısıyla bilinen, tavsiye edilen bir yerde yoga dersine başlanmasını tavsiye ediyorum. Eğer tanışık olduğunuz bir hocanız varsa da özel dersi de tavsiye ederim tabii.

Daha hızlı mı sonuç alınıyor özel ders ile?

Aslında bir hız gerekmiyor çünkü yogada vardığımız bir yer yok ve acelemiz yok. Yoganın bir sürü kitaplarca tanımı var aslında. Bunun üzerine bir sürü kitap yazılmış. Öyle spesifik olarak net cümlelerle düşünürsek çok klişe cümleler var yogayı tanımlayabileceğimiz. Mesela, "birleşmek, içeriye kendimize olan yolculuğumuz.." gibi bir çok tanımı var ama şudur diyebileceğimiz bir tanımı yok.

Asıl önemseyeceğimiz şey, yoga ile ilgili süreç. Fiziksel, mental, içinde bulunduğumuz deneyimi yaşadığımız an. Bu herkese göre değişiyor ama aslında herkes aynı insan. İnsanların bunu anlaması zaman alıyor.

Herkes aynı insan derken?

Yargıladığın, beğendiğin, sevdiğin, yoga ile ilgili olarak fiziksel bakarsak pozu çok güzel yapan, sendeleyen, bocalayan onların hepsi sensin sadece zamanları farklı. Bunların hepsini idrak ettikten sonra, onların hepsi sensin. Yani mantık şu; bir olmak! Kendinle, etrafındakilerle cansız şeylerle, bütün yaşadığın evrenle. Yani her şeyde bir parçan var.

Bakış açımız değişiyor mu?

Değişiyor tabii. Büyük bir şehirde yaşıyoruz. Doğada, Hindistan'da vs. takas usulü sürdürdüğümüz bir hayatımız yok ve ben bu işten para kazanıyorum. "Merhaba, ben size bir güneşe selam yaptırayım" dediğim zaman, Migros' tan bana kaşar peyniri vermiyorlar. Belli bir işleyişi var hayatımızın, bu yüzden ben kendimi yogayla ilgili çok önemli bir yere koymuyorum bu hikâye içerisinde açıkçası.

Bunu yapan bir iki tane arkadaşımız, büyüğümüz var.  Barter usulü stüdyolar açan, her şeyin yardımını karşılığında atıyorum ders ya da eğitim vererek, boya badana yapılan çok tatlı yerlerimiz var böyle. Bunlara çok saygı duyuyorum, çok geleneksel sürdürüyorlar hayatlarını. Ama çok azınlıkta var. Bizde de, Avrupa’da da, Amerika'da da olay biraz ticari. Özellikle eğitimler vs. işin içine girdiği zaman ama bir şekilde o da sizi bir yerden yakalıyor. Bununla ilgili özel bir çaba harcamanıza gerek yok. İnsanlar Matrix'deki haplar gibi haplar arıyorlar. Hep bir değişiklik istiyor. Bir mucize bekliyor. Herkesten farklı olma beklentisi ve isteği var insanlarda. Olmayan, saklanmış, gizlenmiş sandıkta olan hikâyeleri var. Aslında böyle bir amacımız yok yani siz zaten bir yolculuğa başlamış oluyorsunuz ve o yolculuk boyunca pek çok şey eşyanın tabiatı gereği size geliyor. Bazen geç görüyorsunuz bunları, algı açıklığı ile paralel olarak bazen de çok çabuk sirayet edebiliyor size.

Yogayı diğer sporlardan ayıran nedir?

Yogayı spor olarak, egzersiz olarak kabul etmiyorum bir kere. Yoga bir yol, nefeslerle beraber gittiğimiz. Nefes çalışmaları ve meditasyonu mutlaka olması gereken... Yani mesela çok yakın gibi gözüken ama hiç alakası olmayan ki bu arada çok seviyorum ve faydalı buluyorum pilatesi. Bir sürü pilates dersi veren arkadaşım var, eğitimlere katılıyorlar. Çok ciddi faydaları var. Sadece çok bariz bir farkı var. İnsanlara bir pilates dersi verirsiniz. Çok güzel hedef bölgeleri çalıştırırsınız, çok ehil hocalar bittiği zaman bir de streching (esneme) yaptırırlar yoga pozlarına benzeyen pozlar da çok faydalıdır ve fakat hala o insanları dipçik gibi alev alev yola bırakırsınız tekrar hayata devam eder.

Bizde bunları yapmamızın tek sebebi bu. En acayip abudik gubidik parmağınızın ucunda durduğunuz pozun bile amacı son derin gevşeme pozunda bir tık daha rahat kalabilme hali için... Beni en çok zorlayan şeylerden biri oldu mesela bedensel olarak çünkü bir sınırı yok kendi bedeninizle çalışıyorsunuz zaten.


Alfa beta dalgası hikâyesi gibi. İnsanoğlu zaten modern hayatta hep bir uyarılma halinde, bir türlü o eskilerin, o taş devri zamanındaki ilk insanların o kenara geçip rahatladığı, belki tehlike bittikten sonra titrediği "rest digest" denilen duruma biz gelemiyoruz. Devamlı bir hayat tehlikesi olmasa da bir uyarı halindeyiz. Korna, şiddet, küfür, kıyamet, telefon vs. devamlı bizi uyarıyor ve bir müddet sonra beden ve ruh yeteri kadar dinlenememeye başlıyor. Yoga, bizde o eksik olan frekansı tamamlıyor. Hatırlıyoruz veya keşfediyoruz. Diğer bütün aktivitelerden bariz farkı bu. Hepimizin buna ihtiyacı var.

Ruhu besliyor diyebilir miyiz?

İstenilen düzeye ve tipe göre bir sürü yoga stili var. Siz çok ağır egzersizler yapıyor olabilirsiniz, buna göre yoğun ve güçlü yoga uygulamaları var veya daha hafif hatta bazen neredeyse dakikalarca hareketsiz kaldığımız stilleri var.

Neye göre belirleniyor bu?

Açıkçası bu dönem dönem insanların kendi isteklerine göre değişebileceği gibi, çoğunlukla da tavsiye ediyorum ki parça parça hep denenmeli.

Seviyeleri var değil mi?

Seviyeler hepsinde var. Aslında çok basit bir mantığı var. Mesela hatha yogadan, vinyasa vs. gibi asanaların, akışların yoğun olarak arka arkaya dizildiği derslerden bahsedecek olursak;

Bu pozların isimleri, dinamikleri, hizaları bize geçmesi için süre gerekiyor her şeyde olduğu gibi. Çünkü ilerleyen seviye ve derslerde sadece pozların adı söylenerek onların birbirine geçişleri çalışılıyor. Haliyle bizde bir şeylerin oturması gerekiyor birkaç ay...

Kaç ay mesela? Bir ortalaması var mı bunun?

Kişiden kişiye değişiyor bu. Bunun bir ortalaması yok.

Yaş olarak ne zaman başlanmalı?

Ne zaman başlanacaksa o zaman... Yani zamanın ne zaman geldiyse. Başlangıç için minimum bir yaş söylemek gerekirse bence 18 ve aşağısı çok mantıklı değil. Çocuk yogası var ama böyle bir şey çocukları sıkar. Meditasyon, nefes çalışması vs. Yoga paket olarak çocuk için sıkıcı. Çocuktan böyle bir şey beklemek de haksızlık olur. Belli bir algı ve farkındalık düzeyi olması gerektiği için bence minimum üniversitede falan başlanmalı.

Bunun yanında, elli, altmış, yetmiş yaşında başlayan öğrencilerim oluyor.

Sakatlanma riski?

Bu oldukça önemli, bu yaşla paralel gidiyor gibi gözükse de alakası yok çünkü her yaş için önemsiyoruz sağlık kısmını. Neden? Çünkü yoga genel olarak tekrarlardan oluşan bir süreç. Devamlı aynı şeyleri yapıyor oluyorsunuz ve ehil bir insanla, farkındalıkla çalışmıyorsanız ve devamlı yanlış şeyler yaparsanız, uzun vadede mutlaka sakatlıklarınız olabilir. Dikkat edilmesi gereken şeylere dikkat edilmezse, çok ciddi sakatlıklarınız da olabilir. Yaşam kalitenizi düşürecek fıtıklar vs. gibi... Yogada, bütün bedenimizi ve tüm eklemlerimizi kullandığımız, zorladığımız akışlar oluyor...


Nasıl ben sana dersin başında sordum sağlık sorunun var mı diye... Sonuçta insanların bir sağlık geçmişleri var keza bir mental geçmişleri de var. Çok basit bir örnek belki ama mesela meditasyonda herkesin gözünü kapattırmamanız gerekiyor. Çünkü bazıları gözü kapalıyken kendini iyi hissetmeyebiliyor. Geçmişte yaşadığı bir şey olabilir, bu onu tetikleyebilir. Meditasyonda konuştuğunuz şeylere de çok dikkat etmeniz gerekiyor. İnsanların travması olabilir, insanları fazla provoke etmemeniz gerekiyor konuşurken. Buna fiziksel şeyler de dahil. Dikkat etmemiz gerekiyor. Önce sağlık! Bir şekilde size bir beden emanet. Onun geldiği gibi, mümkünse geldiğindekinden daha iyi olarak oradan ayrılması gerekiyor. Bu dediğim gibi oldukça uzun bir süreç. Yoga yapamamak, bir gün yemek yememek gibi bir şey oluyor mantıken. Bunu düşünmememiz gerekiyor hiçbir şekilde. Sürdürülebilirlik çok önemli. O yüzden hep söylüyoruz, "YOGADA BİR ŞEYE YETİŞMEYE ÇALIŞMIYORUZ, BİRİSİ GİBİ BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞMIYORUZ!"


Birinci sıradaki sakatlanma sebebi; yoga sınıfında başka birisinin uygulamasını takip etmeye çalışmak. Kalabalık bir sınıfta iki mat yanınızdaki bir insan çok güzel açılıyor çünkü onun bedeni o dönem için öyle, onun başka bir hikâyesi var.

Bu bir yoga CD’si alıp evde yapmak gibi bir şey mi?

Çok iyi yapılmış CD’ler var. Ayrıntısıyla hesaplanmış, insanların asla sakatlanmalarına sebep vermeyecek ve fakat yine de o gibi uygulamalarda siz kendinizlesiniz. Hoca sizi göremiyor ki! Pek çok beden tipi var, yaş farkı var ve ehil hoca kalabalık bir sınıfta gerekli uyarıları yapacak ve düzeltmeleri yapacaktır.

Bu durumda özel ders daha mı doğru oluyor?

Özel ders daha doğru olur diyemem çünkü iyi bir hoca herkese hakim olabilir. Zaten görevi de o bence. Sağlıkla ders vermemiz birinci vazifemiz.

Seviyeleri nasıl ayarlıyorsun kalabalık bir sınıfta?

Spesifik olarak çok önemli sakatlıkları olan insanlar, normal sağlıklı insanların girdiği başlangıç seviyesi dersine bile katılmıyor. Bunun için yoga terapi dersleri var. Özel noktaların hedef alındığı, omuz, bel, boyun ve bunu la ilgili sıkıntıları olan insanların gelip katılabileceği dersler bunlar. Genel olarak sıkıntısı olan insanların katılacağı özel olarak stillerin olduğu dersler.

Fizik tedavi gibi mi?

Bundan çok öte bir durum. Zaten bunlar karşılaştırılması doğru olmayan şeyler. Doktorlar da yoga yapın derler. Bir sakatlık olduğu zaman bile, ona göre olan dersler var, ona göre opsiyonları olan akışlar ve pozlar var ve bu sizin yoga yapmanıza engel değil. Sadece oturduğunuz yerden çok minik mekanik hareketler yapıyor olsanız bile yoga yapabilirsiniz. Yoga herkes içindir. Yaş ayrımı yok, beden ayrımı yok, cinsiyet ayrımı yok. Eskiden varmış ama artık yok.

Nasıl yani?

Tabii, ilk başladığı zaman sadece erkeklere özel bir şeymiş yoga garip bir şekilde. Şimdi ise, popülasyonun %90'ı falan kadın. Halen çok büyük hocaların aynı şefler gibi erkek, niye bilmiyorum! Ama dediğim gibi kadın, çok ezici bir oranda şuan.

Yoga çok eski bir şey. M.Ö. yazıtlarda geçiyor mesela!

Nereden anlıyoruz o yazıtların yoga içerdiğini? 

Var çünkü kayıtlarda geçiyor. Şuan asana bazında değerlendirebileceğimiz şeylerden ziyade bir yaşam şekli gibi düşünebiliriz. Sonra vedalar deniyor, vedalardan sonra upanişad var. Büyük destanlar var bhagavad gita gibi bunların kitapları var. Buralarda herhangi bir yoga pozundan bahsedilmiyor. Modern dünyanın yoga ile bağlantısı Patanjali ve Sutraları (aforizma) ile başlıyor. 196 sutradan oluşan bir yazıt. Krishnamacharya felsefesi yazıtlardan ve sutralardan başlıyor.


Yoga önce belli bir zümreden başlamış hatta belli bir yaş gurubu biraz enerjilerini atsınlar diye özellikle cinsel olarak erkekler şeklinde belli bir zümreye ait olmuş sonra her şeyde olduğu gibi eşyanın tabiatı alt zümrelere de gizli de olsa yayılmaya başlamış.
Günümüze modern yogaya dönecek olursak, üstatlar hocalar bir şekilde batıya açılma fırsatı bulduktan sonra yoga dünyaya çok daha hızlı yayılmış.

Yogayı tanımlar mısın desem?

Felsefesi özlü sözlerden başlıyor. Sanskritçe çok özel bir dil ve çok ciddi uzmanlık gerektiren bire bir çevrilemeyen bir dil. Tıpkı bizdeki İslamiyet’teki gibi yorum giriyor bazen dolayısıyla bakış açısı ve perspektife göre olayı değiştirebiliyor. O yüzden bunun tanımını bir cümleye çevirmek istemiyorum. Yoksa çok cümle var söylenebilecek.

Kendi kişisel temizliğimiz, şiddetsizlik, çalmamak çok önemli bir felsefesidir yoganın. Şiddetsizlik derken sadece gündemdeki Sıla ile Ahmet Kural'ın kavgasından ziyade, kendimize yaptığımız herhangi bir fark etmediğimiz baskı bile şiddetten bahsediyorum. Şiddet çok ucu açık, nereye kadar gidiyor? Bazı noktada vejeteryanlığa, veganlığa kadar gidiyor ki o yüzden bir kısım yoga yapan insanlar asla et yemiyor, hayvansal gıda tüketmiyor. Kimilerine göre seks orucu gibi cinsellikle alakalı gibi gözükse de aslında temelinde enerjinin doğru kullanılmamasından bahsediliyor.  Saçma sapan 2 saat instagrama bakmak gibi (gülüyoruz) veya birisine etmememiz gerekirken uzun uzun yardım etmeye çalışmak gibi, kendimizi perişan ederek birisinin uzun hikayesini dinlemek gibi...


Yemek, fiziksel ve ruhsal aktivite olarak çok fazla konu giriyor bunların içine. Mesela, çalmamak yani bir meta/ maldan ziyade atıyorum fikri mülkiyet hikâyesi bazen de. Bir şeyden bahsederken bile ben senden öğrendiysem, Pınar'dan bahsetmemek, kendiminmiş gibi anlatmak. Bu kitaplı dinlerde de bahsedildiği gibi, olması gereken insan tarifi aslında. Yoga felsefesi oldukça geniş, benim haddime değil çok fazla fikir beyan etmek. Buna ciddi mesai harcayan çok önemli ustalarımız var ve kitapları var. Bora Ercan bunlardan bir tanesidir mesela.

Anı yaşayabilmenin sırrı mıdır yoga?

Yoga an ‘la ilgili olan bir şey, şu an seninle yaptığımız sohbetin tadını çıkarmak, "ya buradan çıksam gitsem de, bir kahve alsam da işte şöyle yapsam da" diye düşünmek değil... Çoğumuz hayatımızı böyle yaşıyoruz. En sevdiğimiz şeyleri yaparken bile biraz baktığımız zaman kendimizi yakalayabiliyoruz yani çok güzel bir yemek yersin ama mesela saçma sapan arkadaşının bir hikâyesi veya televizyonda seyrettiğin aptalca bir dizi yüzünden ikinci lokmadan sonra ne yediğinin bile farkına varmıyorsun, tabağını alıp değiştirseler belki fark etmeyeceksin gibi oluyoruz.
Çinlilerin bir deyişi vardır, "eğer yemek yiyorsan sadece yemek ye!

En güzel meditasyondur bu aslında. Yaptığımız şeyle odak halinde olabilmemiz. Dağda bayırda bağdaş kurup tek başımıza yaptığımız bir şey değil meditasyon. Dışarıdan soyutlandığımız bir şey de değil meditasyon. Dışarıdan bir sürü ses geliyor sonuçta şehrin ortasındayız, korkunç motor sesleri oluyor mesela, ambulans geçebilir, sesler, ışık değişiklikleri, bazen kokular.. Atıyorum Pınar'ın parfümünün bizi başka bir aşk hikâyesine götürmesine izin vermiyoruz, orada kalıyoruz. Orada kalmamızın en büyük destekçilerinden bir tanesi NEFES. Zaten nefes, yoga ile ilgili en önemsediğimiz şeylerden bir tanesi. İnsanlar maalesef genelde doğru nefes alıp vermeyi bilmiyorlar. Kendinden pay biç, en son bu dersten önce ne zaman şöyle " aaaay" diye derin bir nefes alıp verdiğin an oldu?

Cevap veriyorum, hatırlamıyorum (gülüyoruz)

Günler geçiyor bazen biliyor musun? Bütün hayatımız o düşünsene, dünyaya gelirken de dünyadan giderken de nefes baş noktamız... Koskoca bir nefes aslında hayatımız. Bazı inanışlarda senin nefes sayın kadar hayatın olduğu düşünüldüğü için çok uzun tutarlar nefes alıp vermeyi.

Nefes bir sürü şeyin şifası bu arada!

Mesela?

Hem beden hem ruh için şifadır nefes. Mesela kanser hastaları için oldukça önemli doğru nefes. En önemli şey moral olduğu için, nefes alıp vermek çok önemli bir destek.

Yoga terapi mi oluyor bu?

Bu bedene göre değişebilir ve yaşadığı hastalığın tedavisine göre... Bazıları çok ağır tedaviler geçiriyorlar ve fiziksel olarak spor yapma şansları olmayabiliyor. Genç ve mekanik olarak iyi durumda olan bir insandır çok normal bir akışa da katılabilir veya bir terapi dersine katılabilir ya da fiziksel hiçbir şey yapmayıp belki de sadece bir nefes/ meditasyon çalışmasına katılabilir. Hepsi ayrı ayrı çok şifalı. Günümüzde kişisel gelişim adı altında yapılan çalışmaların içinde çok bilinen meditasyonlar uygulanıyor. Bunlar çok gizli saklı kalmış şeyler değil, şifaları da belli. O yüzden fiziksel ya da mental olarak problemleri olan insanlara da şifa oluyor.

Bazen yanlışları da görmemizi sağlıyor mu?

Çok fazla klişe var ve ben bu klişeleri seviyorum. Kendimize bakmamızı, içeriye bakmamızı sağlıyor yoga. Buradaki tavrımız, matın üzerinde herhangi bir pozu yaparken, yapmazken, kaçarken, çok isterken ki halimiz dışarıda da var. İstemediğin bir şeyin yansıması dışarıda da var. Pınar mesela belki Taner' den hiç haz etmiyor dışarıda... Ama burada bir şeyler değiştiği zaman, bir adım attığın zaman dışarıda Pınar’la Taner' in diyaloğunda da değişiklik olmaya başlıyor. Dışarıda bir şey değiştiği zaman, buradaki hallerde de değişiklik olmaya başlıyor. Bir insanla ilgili yaşadığımız şey aslında bizimle ilgili oluyor. Neden uzak durmak istiyoruz? Neden haz etmiyoruz? Niye seviyoruz? Gibi... Veya bir olayla, yapmak istemediğimiz, ertelediğimiz bir işle, bunlar hep tekrar eden hadiseler oluyor ve devamlı karşımıza geliyor yani biz onu fark edene kadar.

Farkındalık benim için, yolda bir çukur varsa, o çukuru görmek ve artık ona düşmemek gibi bir şey değil veya elimi sobaya bastırdım yandı, farkındayım elimi bir daha sobaya bastırırsam yanacak artık bastırmıyorum gibi bir şey de değil. Hayat bu kadar kolay değil yani... Tamam, ben bunu fark ettim, atıyorum bir daha onu aramayacağım şeklinde yaşayamıyoruz, insanoğlu böyle bir canlı değil ama farkındalık bir açıdan bununla ilgili bir şans veriyor bize. En azından artık görüyoruz o halimizi. Her halimizle tamam olma hali bu aslında.

Sosyal hesaplarındaki "All is well" gibi mi?

Evet, kesinlikle, bir şeyden beklenti, sonucunda hayal kırıklığı veya gereksiz bir yapay mutluluk sonrasında daha yüksekte bir şey istememize sebep olacak bir mutluluk gerektiriyor. He bunlardan ayrılabiliyor muyuz kolayca? Hayır! Yani bir şeyin farkında olmak, onu uygulamak ve hayat şekline çevirebilmek çok birbirinden farklı ve zor şeyler. Ama tabii ki yani cahillik mutluluktur şeklinde yaşamıyoruz sonuçta.

Yoga herkese lazım. Mutlu olduğumuzda yoga yapmıyoruz, mutlu olmak için de yoga yapmıyoruz. Bir gün çok zor bir uygulama olabilir bizim için, bedenimiz takur tukur olabilir, hiç yapmak istemiyor olabiliriz. Meditasyona oturuyoruz, eminim çok önemli üstatlarımızda oluyordur ama ben yerde havalanmıyorum yani. Meditasyon, çok küçük anları yakalayabildiğiniz bir süreç oluyor. En azından benim için öyle. Teknikleri var evet, yönlendirmeleri var ve fakat öyle bir zihnimiz var ki (biz buna maymun zihin diyoruz)devamlı konuşup bizi manipüle ediyor. Görüntü olarak huşu içinde olsanız bile içeride kızaran patatesin kokusunu duyuyorsunuz, sevgilinizle/eşinizle kavganızı düşünüyorsunuz. Onun da ciddi bir süreci var, tekrar geri dönecek olursak bunların hepsi aslında, bizim ihtiyacımız olan şeyler olduğu için dünya yanıyor olsa hala yoga mı yapıyorsun demek çok saçma oluyor.

Bu yüzden, hastayken de yoga yapılmalı. Hasta yakınıyken de yapılmalı!

Yoga yapmak bekleyince gelen bir şey değil. Mutluyken de mutsuzken de yapılmalı ve beklenti içinde olmamalı. Şifa olacağının farkında olup bunu beklememek gibi...

Burada yaptığımız 1 derste bile ben inanılmaz bir boyuta geçtiğimi hissettim. Deşarj oldum sanki...

Ne güzel! Çok ezoterik açıklamaları olduğu gibi bazen çok basit açıklamaları da olabiliyor bu etkinin. Beden hafızamız, yaşadığımız zaman dilimi boyunca biriktiriyor bir sürü şeyi. Bir sürü travma veya mutlu şey birikiyor. Bu bazı bölgelerde çok daha yoğun, özellikle kalça ve omuz bölgesinde ciddi yoğun... Bu bölgelerle ilgili çalışırken birdenbire ağlayanlar olabiliyor çünkü hisler ortaya çıkıyor. Kişi biraz da rahat bir insansa kendini bırakabiliyorsa akışa bir duygu patlaması olabiliyor. Bazı insanlarda da hiçbir şey olmuyor. Tek yapılmaması gereken şey insanların zorlanması. Mesela "gözlerini kapat" demek gibi.

Hep söylüyorum, bir şeye yetişmemiz gerekmiyor. Soruluyor eğitimlerde, "hocam ben şu pozu yapabilecek miyim" diye. Yapmakla yapamamak diye bir durum yok. Eğer çalışmaya başladıysan yapıyorsundur. İlla resimlerdeki gibi olması gerekmiyor her şeyin. Bir şey olması gerekmiyor çünkü! O pozun çok derine inersek mekanik fiziksel bir faydası var, hangi versiyonunu yaparsan yap, neresinde oluyorsan ol, onu zaten alıyorsun.

ANAHTAR GİBİDİR BENİM İÇİN POZLAR!

Kapılar açarlar. Sen çalışmaya başladığın zaman o kapıyı aralamış oluyorsun. Ters duruşlarda insanlar çekinir mesela, çünkü insanlar temelde düşmekten, başarısız olmaktan, alay konusu olmaktan çekinirler. Bazıları da henüz hareketin temelindeyken bile rahatsızlık duyar.
Pınar kendini iyi hissediyor diye bundan mutsuzluk da duymamanız gerekiyor. Bunları söylüyorum çünkü bunlar olan şeyler. Ben yapamıyorum, Pınar ne güzel yapıyor, Pınar çok güzel kız zaten gibi psikolojide olanlar var.

Nasıl yani bunu yapanlar mı var 0-6 yaş gibi!

Evet, bunu yapan işin eğitimini almış, ders vermeye başlayacak insanlar da var!

Enteresanmış gerçekten.

Yoga öyle bir şey ki; her gün yaptığını farz edelim. Bir bedenin her gün aynı olmasını beklemek büyük hata olur, çok saçma. İster başlangıç seviyesinde ol ister ileri, fark etmez. Bazen beden hiç yataktan çıkmak istemiyor. Bazı travmalar çok açık olan bedenleri bile kapatıyor. Fiziksel/ mekanik olarak çok iyi olsa bile çok iyi eğilip bükülemeyebiliyor. İnsanlara bir şekilde, kendisini kendisiyle karşılaştırmanın çok saçma bir şey olduğunu öğretmek gerekiyor. O yüzler, hepsi aslında sensin. Sevdiğin, sevmediğin, tanıdığın, tanımadığın, hepsinde senden bir parça var veya keşfetmeni bekleyen parçalar var. O yüzden telaşa gerek yok.


Temel eğitim ne kadar sürüyor?

Değişiyor ama minimum 6 ay ve sonunda bir inzivamız oluyor. 8 tane hafta sonu buluşması yapıyoruz. 200 saat ama bazen bu hocalarla, derslerle daha uzun sürebiliyor, 300 saate kadar çıkabiliyor. Sonunda da 5 günlük bir sessizlik meditasyonun da olduğu, hiç konuşmadığımız, bir şey yapmadığımız, kendimizle kaldığımız bir süreç de oluyor. Bu aslında çok çok temel ve basit olarak, o süreç içerisinde öğretebileceğin bir eğitim oluyor. Oradan sonrası öğrenciye kalıyor. Kendi pratiği olmayan kimsenin doğru düzgün bir yoga hocası olacağını düşünmüyorum.

Hep böyle sakin misin?

Öyle bir dünya yok tabii. Gel beraber trafikte yarım saat geçirelim de gör sakinliği (gülüyoruz)
Sadece, aldığım eğitimlerden dolayı alevli bir tartışmada bir tık dışarıdan gözlemleme şansım olabiliyor. Bu büyük bir avantaj...

Eve iş götürüyor musun peki?

(Gülüyoruz) Evet eşim de yoga eğitmeni. Zaten ilk girdiğim yoga stüdyosunda tanışmıştık. O halen kurumsal hayatta olan bir insan, ben bıraktım tamamen. Ama bağını koparmıyor. Bugün mesela onun dersi var, 1 saat gelip ders verecek. Eğitimlerde devamlı oluyor, asistanlık yapıyor. Onun başka bir hayatı da var olsa da kurumsal olarak, bir şekilde bağını koparmıyor yogayla. Bu yüzden yoga hayatımda oldukça rahatım. Normalde herkesin anlayışla karşılayacağı bir işim yok hep kadınlar var. Sadece kurumsal hayatı olan biri olsaydı eşim tabii ki bir yerden sonra zor olurdu anlaması. Bizim evimizde, taşındığımız zaman eşya yoktu ama öğrenci gelmişti!

Harikaymış bu gerçekten J

Sen nasıl deşarj oluyorsun peki?

Ben çok sevdiğim bir iş yapıyorum. Tabii ki bundan para kazanıyorum ama temposundan dolayı hiç rahatsız değilim. Buradan mesela Zekeriyaköy'e veya Dragos'a gidiyorum derse bazen günde 2 defa yaka değiştiriyorum ki insanlar 1 kez bile geçerken deliriyorlar! Devamlı toplu taşıma kullanıyorum başka türlü yetişmem mümkün değil zaten trafikte. Çok keyifle yaptığım için işimi asla sıkılmıyorum. Zaten olaya bu kadar ticari yaklaştığın zaman karşı taraftan bunun çok rahat hissedildiğini düşünüyorum. İnsanları kandırmıyorsanız, bir şeyin sonunda para kazanmakta bir sorun yok. Sonuçta takas usulü yaşamıyoruz...

Son olarak söylemek istediklerini alabilir miyim?

Açıkçası bizim ülkemizde hala oldukça sınırlı sayıda uygulayıcının bildiği bir durum yoga ve çok daha fazla insanın yapması gerektiğini düşünüyorum. Yoga bize ait değil. Yoga canlı bir organizma gibi, önce de vardı. Bütün pozlar yapıldı. Bu insanlıkla birlikte gelişiyor, evriliyor ama hep olacak. O yüzden, bir tarafından tutup da bu bana ait, ben ne dersem o, her şey benim dediğim gibi olacak şeklinde olaya yaklaşmamamız gerekiyor.

Bu yararlı ve keyifli söyleşinin son sözü Osho'dan gelsin;

"Zihinsel bedenin dışında olan ( manumaya sharir) bilinç haliyle temasa geçme yetisi ve bu sayede ortaya çıkan hayal edilemez güce mahavideha denir. Bu güç sayesinde, ışığı örten örtü yok edilir."

Işığının üzerini örtme,
Sevgiyle
Pınar Tok
                                        Taner Uncu iletişim:
                                        taneruncu@yahoo.com
                                        İnstagram: taner_yoga




İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜
Annem

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *


Bu Blogda Ara

Translate

Blog Arşivi

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE
GÜLÜMSEMEK GÜLÜMSEMEYİ ÇEKER ;)

sporun her rengi

sporun her rengi
JET SKİ sevenler

PİLATES AŞKI

PİLATES AŞKI
SAĞLIKLI YAŞ ALMAK İÇİN