RUHSAL ARKEOLOJİ

By | Perşembe, Şubat 11, 2016


Beni bende deme bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri... (Yunus Emre)

Ruhun kaç enkaz altında kaldı da bu kadar hissizleştin İNSAN ? Kaç kez kırdılar seni ya da kaç kez izin verdin sevginin kepaze edilmesine? Aşkın dili değişti artık, kimse ne dediğini anlamıyor ama herkes onun peşinde.

At elini kalbine ve başla ruhunun kazısına... Başla çünkü sonunda kendinle buluşma ihtimalin var. Hiç tanımadığın, tanımaya çalışmadığın kendinle... Ya da kendi enkazının altında sır gibi kal, sen bilirsin... 

Hiç dinlemedin kendini, başkalarını mutlu etmekle meşgulken. En az kendini tanıdın ve en çok kendini suçladın. Seni manevi hapishanene tıkanları, o gardiyan ruhlu insanları sevgili bildin, dost bildin. Hep başkası ne düşünür dedin, ben ne istiyorum demedin.... Başkasının hayatını yaşadın, hem de bu hayatın bir kez olduğunu bile bile...

ŞİMDİ MUTLU OLMA , KENDİNLE YÜZLEŞME VE RUHSAL KAZINI YAPMA VAKTİ...

"İnsan kendi kendisini sessizce kaybeder.
 Kaybettiği başka herşeyi farkeder de kendini kaybettiğini anlayamaz" Kaybettiğin ne varsa kendinde, bulma vakti. Enkaz altında kalan ruhuna kavuşma vakti...

ÇAKMA SHAKESPEARE' lerin SAHTE ROMANTİZMİNDEN İBARET AŞK BİZDEN UZAK OLSUN, ARADIĞIMIZ GERÇEK AŞK!

Vızıldayan cep telefonları, kelimelerin günden güne anlamını yitirdiği uzun mesajlaşmalar ve herkesin " bulamıyorum" diye feryat ettiği ama her ne hikmetse bulmasa da bulmuş gibi şair kesildiği, çakma Shakespeare' lerin sahte romantizminden ibaret bir AŞK anlayışı var sahnede her gün bıkmadan oynanan... "O sahneye seyirci kalmak ya da kalmamak işte bütün mesele bu" İn çabuk o sahneden in !... o sahneden herkes inmeli, kendiyle yüzleşmeli... Sevgi eski anlamını yüklenmeli. İnsanlar yeniden hissetmeli. Gerçek aşk, sevgi neydi öğrenmeli...

Okuduğum bir kitapta şöyle diyordu ; " aşk artık gürültücü, aşkı ruhunda dinlendiren sevgililer yok, ortalığı telaşa vermek, yakmak, yıkmak, kırmak istiyor aşk. Yok olurken yok etmek istiyor. Eskinin sessiz ve içli aşıkları nerede şimdi? Aşkını içinde bir ateş gibi gezdiren, yaktığımdan daha büyük ateşlerde yandım diyen o mahsun sevgililer....Onları çıkardıkları sesten değil, ruhlarının üzerinde gezinen sessizlik halesinden tanıtabilirdik. Onlar içe çekilir, içe doğru derinleşir, varoluşun kemikleri yakan ıstırabıyla sarhoş olabilirlerdi" 

SESSİZLİK TÜM ASALETİYLE GERİ ÇEKİLİYOR HAYATLARIMIZDAN...
Ne gerçek özlemek var ne de gerçek kavuşmak. Gerçekte önemi olmayan onca şeyi umursuyorsun da, seviyor zannettiklerinin seni tıktığı hapishanende tutsak öylece durup hayallerini unutuyorsun ya, gel de sus buna !

Başkasının hayatını yaşarken kendi hayatın elinden kayıp gidiyor. Ruhun bedendeyken, halen hissedebilme şansın varken durma ruhunun üzerinden kaldır o enkazı. Bulacağın ufacık bir "sen" bile seni daha mutlu bir  " insan " yapacak...

MUTSUZLUKLARI ARTTIKÇA BİRBİRİNE DAHA ÇOK BAĞLANAN İNSANLARA TIP "HASTA", SEN  "AŞK" DİYORSUN...

BEETHOVEN bir sözünde; "Ah, ah! Ancak aşk yumuşatabilir hayatımdaki acıları! Ey tanrım! Sevgisi gücüme güç katacak insanı gönder bana artık" diyor. Ne kadar güzel bir özet, "sevgisi sevgime güç katanı gönder bana artık" . Bu her gün yapılası bir dua gibi, büyülü bir cümle. Bunu adet edinmeli...

"Her zaman istediğin şeyi elde edemezsin. Ama bazen denediğinde, bir de bakarsın ki ihtiyacın olanı elde etmişsin." 

Yaptığın her şeyin kaynağında arzu var. Varoluş nedeni, itici bir güç arzu evet ama aşkta bunu temele koyunca işte onun adı aşk olmuyor. Bu yüzdendir ki aynı hatalar tekrarlanıyor...

GEÇ OLSUN GÜÇ OLMASIN' ı TAMAMEN YANLIŞ ANLAYANLAR VAR :)
Geçenlerde bir haberde okudum, yıllaaaar yıllaaar önceki Love Story filminin başrol oyuncuları Ali MacGraw ve Ryan O'Neal evleniyorlarmış. Dikkatini çekerim film 1970 yapımı. Çiçeği burnunda! çift ise  şu an kaç yaşında sen tahmin et artık bir zahmet :)

Senaryodan gerçek hayata, gerçek bir aşka dönüşen ve mutlu sonla buluşan bu ilişkiyi ayakta alkışlıyorum. Bu kadar da güç olmasaymış keşke demeden de geçemiyorum.

Hayat o kadar kısa ve hızlı ki mutluluğu ertelemenin, mutsuzluğu ise zorlamanın hiç bir anlamı yok. Hayatında seni mutlu eden kimseler kalsın bırak. Üzenlere, yoranlara yol ver gitsin. Bir seçim yapmadan önce "ruhsal arkeoloji" konusunu bitirmelisin kendi içinde. Kendini ne kadar iyi tanırsan o kadar çok hayır demeyi öğrenirsin. Hayır diyebilmek özgürlüktür, evet ise seçim. Bu seçim her ne için olursa olsun, içi dolu olmalı, seni mutlu etmeli, seni senin kadar iyi bilmeli...

Ruhsal Arkeoloji sırasında bulduğun SEN 'i hiç bırakma...
Şimdi yer aç yeni ihtimallere, yeni sana... Ummadığın şekilde yol alan hayata. Rahatla, zihnini rahatlat, kendini bulduğunda tam da bu dediğim olacak zaten. Yavaş yavaş o gerginliğin, şüphelerin kaybolacak. Dünyaya bakış açın değişecek. Üzüldüğün şeylerin hayatın koskoca çerçevesinde o kadar da değeri olmadığını anlayacaksın. Başından geçenleri göz ardı etmeden farkındalığın artacak sadece, yargılamayacaksın kendini. Konsantre olduğunda hissettiğin ne ise, işte o şeye güveneceksin. Doğru mesaj o anda gelecek. O mesaja önem ver... Güvendiğin zaman sana doğru gelen şeyi asla bırakma, peşinden git. En umutsuz olduğun zamanlarda, çok yakında harika şeyler olacağını düşün ve bu harika şeylerin senin hayatını nasıl değiştireceğine konsantre ol. Hayal etmek gerçekleştirmenin başını çeker...
ve tabi ki spor yap , hareket et ve sessizce sevilebileceğini de öğren... 

Biraz yavaşla artık, teknoloji seni yönetmesin sen onu doğru kullanmayı öğren...

İnsan üç kere doğarmış, ilki annesinden, 18 yaşında tercihlerinden, 40' ında hatalarından! Herkese NİCE MUTLU YILLAR, İYİ Kİ DOĞMUŞUZ ;) 

Önce kendini sonra da gerçek aşkını bulman dileğiyle,

Sevgiyle,
PINAR TOK











W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate