YAŞAYAN GEÇMİŞ

By | Cumartesi, Mart 25, 2017

Klasik arabaların cenneti diyebileceğim bir yerdeyim. Ne yana baksam büyülendiğim ve her birinin bir hikayesi olduğunu düşünerek derinlere daldığım ve gezmekten çok büyük keyif aldığım Rahmi Koç Müzesi'ndeyim. 

Rahmi Koç der ki; 'Babam Vehbi Koç, bilmiyorum kaç yaşındaydım, bana Almanya'dan ilk elektrikli treni getirdiğinden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamış, biriktirmişimdir. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişledi ki, ne evlerimde ne bürolarımda, ne de depolarımda yer kalmadı.


Diğer taraftan Koç Topluluğu 1950'lerde sanayiye atılınca, dünyanın büyük sanayi kuruluşlarıyla temaslarımız sıklaştı. Bizden daha eski şirketlerin ilk mamullerinden başlayarak bütün ürünlerini topladıkları birer müzeleri olduğunu gördüm. Onlara imrendim. Niçin biz böyle kolleksiyonlar yapmayalım, dedim. Düşündükçe bu tür müzelerin sanayicilerden başka kimsenin merakını çekemeyeceğine ve bu fikrin Türkiye için erken olduğuna karar verdim. Fakat bu fikir bir kere kafama yerleşmişti. Yurtdışı seyahatlerimde teknik ve endüstriyel müzeleri gezmeye başladım. Bunlar arasında Münih'teki Deutsches Museum'u, Londra'daki Science Museum'u gezdim. Ama ne zaman ki Detroit'teki Henry Ford Museum'u gördüm; işte o zaman bütün kolleksiyonumu bir çatı altında toplamaya karar verdim. Bu fikri arkadaşlarıma açtım; hepsi olumlu karşıladıkları gibi, beni teşvik ettiler. Artık kararımı vermiştim...'

Klasik araba tutkunu olan Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç'un açtığı bu müzeyi tüm klasik araba tutkunları görmeli... (Benim gözümden bu eşsiz müzeyi yazımın sonundaki resimlerde bulabilirsin) 

Sadece klasik arabalar değil beni büyüleyen, müzenin her yanı başka bir değer... 


Mesela yazımın başlığına ilham olan Şifa Eczanesi. Yaşayan bir geçmiş adeta. Geçen yüzyıla ait bir eczanenin canlandırıldığı dükkanda ilaç yapımında kullanılan bitkiler, havanlar, tıbbi aletler, vücut protezleri gibi pek çok malzeme otantik bir ortamda sergileniyor. Sergilemeyi desteklemek için döneme uygun giydirilmiş bir eczacı mankeni ve koku efekti de kullanılmakta.. 


Sonra, hepimizin saygıyla, sevgiyle kalbinde taşıdığı, her geçen gün özlemimizin daha da arttığı Atatürk'ün bölümü. Bu bölüm duygularımın tavan yaptığı bir bölüm, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e (1881-1938)  ait kıyafetlerden ofis malzemelerine, çeşitli kişisel eşyalardan fotoğraflara uzanan bu zengin koleksiyon hem onu daha iyi tanımamıza hem de dönem Türkiye’sini anlamamıza hizmet etmekte olan kıymetli bir bölüm... 


Karayolu ulaşımı, demiryolu ulaşımı, denizcilik, havacılık, tipo baskı atölyesi, makineler, bilimsel aletler, modeller ve oyuncaklar. Hepsini teker teker gezerken mola vermek için oldukça keyifli mekanlar var. Mesela, Demlik kafe... Adını iç dekorasyonunda kullanılan farklı ülke ve dönemlerin birbirinden orjinal çaydanlık ve demliklerinden alıyor.
İstanbul’da eşi benzeri olmayan, İngiliz Pubları konusunda deneyimli kişiler tarafından dizayn edilmiş ve Sayın Rahmi M. Koç'un kişisel koleksiyonunda bulunan antikalarla dekore edilmiş Barbarossa Pub da çok keyifli....
Tarihi Haliç kıyısında yer alan Halat Restaurant ise yaz akşamları için ideal bir konumda ve manzarada.
Dönelim tutkularımdan biri olan bu güzel arabalara. Klasik araba tutkusu, aslında bir hobi de aynı zamanda. Evet pahalı bir hobi ama canlı bir tarihi barındırıyor içinde. Bu hobiye sahip insanların tutkusu belki de küçüklüklerinde seyrettikleri bir filmle başladı... Bir şarkıyı plaktan dinlemek gibi bir zevk olsa gerek... Renkleriyle, modelleriyle ve en önemlisi hikayeleriyle hepsi ayrı ayrı bir kitap gibi...Bu kitapların hepsini okuyabilseydik keşke.
Ben ve hız tutkum onca güzel modelin arasında beni bir tanesine sabitledi ki yakından görmen lazım. Öncelikle yanına gidip resim çektiğimde Formula 1 tarihini düşündürdü bana ve araştırdım,
1894 ile (tarihte ilk kez Paris ile Rouen arasında motorlu yarışın yapıldığı tarih) 1900 yılları arasındaki dönemde “formula” yoktu tabi... O zamanki araçların yarışları basitmiş. Araçlar arasında itiş gücü (benzinli veya buharlı) ve koltuk adedi ile ayırım yapılıyormuş. O zaman, otomobillerde daima iki koltuk varmış ve 1920’ lerin sonuna kadar tek koltuklu otomobiller kullanılmamış. Arka dikiz aynasının icadı bu gelişmelere önemli bir katkıda bulunmuş. Çünkü o güne kadar teknisyenlerden birisinin görevi kendisini geçmeye kalkan birisi hakkında pilotu uyarmakmış. 

1907 ile 1939 arasında hemen hemen mümkün olan her türlü formül uygulanmış. Asgari ağırlık, azami ağırlık, tüketim ve silindir hacmi konularında sınırlamalar getirilmiş. Ancak 1939’dan sonra en sık görülen kural motorların silindir kapasitelerinin sınırlanması imiş. Bu sınırlama ilk kez 1914 yılında uygulanmış.1904 yılında FIA tarafından tanımlanan ilk “Formula”nın devreye girmesini takiben (ki azami ağırlık sınırlanmış) daha küçük otomobiller için kategoriler oluşturulmuş.Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar “Formula 1” ismi kullanılmamış. “FIA Formula 1 Dünya Şampiyonası” 1950 de ortaya çıkmış ve FIA Formula 1 Dünya Şampiyonası olarak kabul edilen ilk Formula 1 yarışı 13 Mayıs 1950 de Silverstone’da yapılan İngiltere Grand Prix’i olmuş.

Bu arada müzeyi gezerken iki minik şöför ile karşılaştım, minikler ama zekalar boylarından büyük :) 
-Merhaba, ben de içine binip resim çektirebilir miyim izin verirseniz?
-Hayır
-Peki neden?
-İstanbul'u acilen gezmemiz lazım..
-Ne zaman dönersiniz, beklesem?
-Trafiğe bağlı...:))))
Müzede çocuklar için harika etkinlikler düşünülmüş. Mesela çocuğun, her cumartesi yapılan astronomi atölyesinde evreni keşfedebilir... Çocuklar demişken, Müzebüs projesini ayakta alkışlıyorum. Maddi ve coğrafi olarak bu gibi yerlere gelemeyen çocuklar da bu projeyle düşünülmüş. Müzebüs’ün ziyaret etmesini istediğiniz okullar için Eğitim Danışmanı Emine Bayam'a ebayam@rmk-museum.org.tr adresinden ulaşabilirsin...
Müze, Merhum Mustafa V. Koç’un renkli kişiliğini yansıtan çok özel iki sergiye de ev sahipliği yapıyor. ‘Hem Yerde Hem Gökte’ teması ile Mustafa V. Koç’un tutkuyla bağlı olduğu ralli sporu ve model uçak hobisine dair düzenlenen iki özel sergi ziyaretçilerle buluşuyor. 

Müzeyi aşağıdaki gün ve saatlerde ziyaret edebilirsin. (önceden rezerve ederek kurumsal etkinlikler, çekimler ve özel günler için mekan kiralaması da yapabiliyorsun, bkz. resimlerde müze gezen gelin damat:))) )

Geride bıraktıklarında odaklandığın tek şey tarihi değerlerin olsun:) 

Sevgiyle,
PINAR TOK


Salı – Cuma Günleri
10:00 - 17:00
Cumartesi – Pazar ve Bayram Günleri
10:00-18:00 (1 Ekim - 31 Mart)
10:00-19:00 (1 Nisan - 30 Eylül)
Müze Pazartesi günleri kapalı :(
Özel Günler
Dini Bayramların arife ve birinci günü ile her yıl 31 Aralık ve 1 Ocak günleri kapalı..
Ücretler
Giriş  
Yetişkin: 15 tl.
Yetişkin Grup: 12.5 tl.
Öğrenci:  6 tl.
Denizaltı  
Yetişkin: 7 tl.
Öğrenci:  5 tl.
Müzekart+ Avantajı
Müzekart+ sahiplerine bilet fiyatı üzerinden %20 indirim uygulanmakta...
























































W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate