HAYAT ÖĞRETİR...

By | Perşembe, Temmuz 01, 2021

Güneş doğduğunda sabahı, akşam olduğunda geceyi kabullenmeyi öğrendiysen büyümüşsündür...

En iyi yalnız başına öğrenir insan. Fırtınalarda inzivaya çekilmek,her şeyden uzaklaşmak, hayatının özellikle de zor zamanları için iyi bir iyileşme sürecidir. Huzuru bulmak, yaşadıklarını sindirmek, kötü ve sahte insanları ayırt edip hayatından temizleyebilmek, üretebilmek, ilham kaynaklarını ve kendini yeniden keşfedebilmek  için bulunmaz bir fırsattır...

Güzelliklerle doldurman için zihnini, boşaltman gerekir tüm çöpleri !

Huzursuzluk arttıkça hastalıklar çoğalıyor, bağışıklık sistemleri çöküyor. Egoların "her şey olmasını istediğim gibi tam olunca huzurlu olacağım" dediği ama ruhların "huzurlu ol, o zaman her şey tam olmasını istediğin gibi olacak" diye karşı çıktığı büyük bir savaş var. Bu savaşta, bağışıklık sisteminin güçlenmesinin bir yolu da bu, “yalnızlık”...

Yalnızlığın ruha iyi geldiği, seni iyileştirdiği bilimsel bir gerçektir de üstelik! 

İletişimsizliğin, kuru kalabalığın tavan yaptığı şu günlerde sen bilgeliğe doğru yürürsün, yürüdükçe de sıradanlıktan, sahtelikten uzaklaşırsın. Sahtelikten uzaklaştıkça çevren değişir, kötü olan her şeyin yerine iyileri yerleşir. Sana huzuru unutturan ne varsa uzaklaşır , giyindiğin tahammül zırhıyla galip çıkarsın hayatın tüm savaşlarından...

Nasıl büyük sahtelikler yaşamışsındır...Ne yenilgiler görmüşsündür, aslında her birinin kazandığın zaferler olduğunu henüz fark etmediğin... Aşk da dahil buna dostluk da, her iki kavramda da cehalet mutluluk veriyor, yani "kurcalanan her şey yok olmaya mahkûm..."

-mış gibi yapmayanlar samimidir çünkü aşkın, dostluğun hamurunda “dürüstlük” vardır... Anlık mutluluklar her daim bedellidir, çaresiz bırakır, kalbini kırar, güvenini kırar, bazen o kadar ileri gider ki hayatını yerle bir bile edebilir. İçindeki bilgeye ulaştıysan ve gerçek sevgiyi hissettiysen her daim ayakta kalmayı başarırsın. Hiçbir şey seni yıkamaz ama bu halin tüm düşmanlarını yıkar :)

Soruyorlar bilgeye, "nasıl başarıyorsun?" diye. 

"Azim" diyor, "paha biçilmezdir, çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum"...

En basit formülü ezberletir sana hayat:  

“evet+hayır+inziva+arınma+amaç=mutluluk”

Yalanlar içinde yaşayan insanlar seni de aşağıya çekmek isterler, mutsuzluklarına ortak olmanı beklerler. Oysa iyi bir ruha sahip olan insan, mutsuzken bile çözüm arar, başkalarına mutsuzluk bulaştırmamak için çabalar, üretir, vazgeçmez, mutlu insanları örnek alır. Yalnız kendi başarılarıyla değil, onların başarılarıyla da mutlu olmasını bilir. Paylaşımcıdır. Bilir ki öldürmeyen acı güçlendirir. İnsan en çok kendine uzaktır ve acılar seni kendine yaklaştırır...

Hiçbir şeyin olmayabilir ama mutlaka başkalarını mutlu etmek için verebileceğin güzel duyguların vardır. Başkalarına bir şey verebilmek başkasını mutlu edebilmek aslında en basit ilacıdır ruhun.“Ne veriyorsan kendine veriyorsun, vermediğini ise kendinden çıkarıyorsun” demişler. 

Duygularını gizleyerek yaşama çabasının adıdır sosyal medya, herkes çok mutlu, herkes kusursuz bir hayat içinde ve herkes her an gülümsüyor...Sonu hep aynıdır kabuk bağlamış kalpler, sevgiyi arayan ama doğru yere bakmasını bilmeyenler...

Oysa bilgelikte sahtelik olmaz, sevgisizlik olmaz. Gerçeği arıyorsan bilgeliği bulmanın anahtarı yalnızlığında... 

Nefretin çoğaldığı kalabalıklarda şunu unutma; İnsanlar kendilerinden aşağı gördüklerinden değil kendilerinden yüksek gördüklerinden nefret ederler. Eski bir Çin efsanesine söz düşer;

Bir öğrenci hocasına şöyle sorar;

“Cennet ve cehennem arasındaki fark nedir?” Hocası yanıt verir:

 Çok küçük bir fark vardır ancak çok büyük sonuçlar doğurur. Gel, sana cehennemi göstereyim.” 

Koca bir tepsi pilavın etrafında toplanmış bir grup insanın bulunduğu bir odaya girerler. Bu insanların hepsi aç ve umutsuzdur, her birinin elinde tam da tepsiye kadarki mesafe uzunluğunda bir kaşık vardır. Ancak kaşığın sapı o kadar uzundur ki kimse pilav yiyemiyordur. Umutsuzluk ve acı herkesin yüzünden okunuyordur.

“Gel,” der hoca, “Şimdi de cenneti göstereyim.”

Birincisine çok benzeyen başka bir odaya girerler, yine pilav dolu bir tepsi, yine bir grup insan vardır. İnsanların ellerinde aynı kaşıklardan vardır ancak burada herkes mutludur ve kimse aç gözükmüyordur.

“Anlamıyorum,” der öğrenci. “Buradakiler böyle mutluyken diğer odadakiler neden mutsuz?”

 “Fark etmedin mi?” der hocası gülümseyerek. “Kaşıklar çok uzun olduğu için insanlar kendi ağızlarına götüremiyor, bu odadakiler birbirlerini beslemeyi öğrendi.”

Sevgiyle,

Pınar Tok

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate