SU VE ADALAR ŞEHRİ STOCKHOLM

By | Cuma, Kasım 28, 2014
SU ve ADALAR ŞEHRİ STOCKHOLM :

Yapıları, parkları, tarihî yerleri, yeşil alanları ve eğitim merkezleriyle oldukça ileri bir Avrupa şehrindeydim ve sıkça ziyaret ettiğim  bu şehri bu defa ,sizler için he kaleme aldım.Kendi gözlemlerim dışında, İsveç'de kadın olmaktan tutun, çocuk olmaya, eğitim sisteminden, yaşam şartlarına kadar birçok konuyu, uzun yıllardır orada yaşayan Türklerle ve benim için de çok değerli olan, yıllarını eğitime adamış emekli öğretmen sevgili Sevil Torpare ile konuştum.Bu güzel söyleşiden önce gelin bu şehri biraz benim gözümle gezelim.

İsveç'in başkenti ve en büyük şehri olan Stockholm,  on dört adaya ve Mälaren Gölü'nün denizle birleştiği bir kanala sahip. Kentin adalara ve kanallara yayılmış olması, ona Kuzeyin Venediği sıfatını kazandırmış.Bana göre en keyifli yanı, harika sokakların, binaların,müzelerin, şirin dükkanların, sarayın bulunduğu şehir merkezinin;  yaya olarak gezilebilir olması.Böylece heryanı benim yaptığım gibi özgürce fotoğraflayabilir, alışveriş keyfiyle tarihi, sanatı , kültürü birarada yaşabilirsiniz.

"Ne yemeli, nasıl gezmeli, nereleri görmeli?"

İsveç' de bir ormanda mahsur kalırsanız korkmayın, yıllarca yetecek kadar organik besinle dolu harika ve sağlıklı bir yaşam sizi bekliyor olacak:) Keşfe çıktığımda, ağaçlardan sarkan kuşburnunu, meyvaları yerken beni çocukluğuma döndüren ve her adımımda beni şaşırtan yiyeceklerle dolu İsveç ormanları! Ayrıca,yüzlerce çeşit yenilebilir mantar türü de  bu ormanlarda bulunuyor.

İsveç mutfağının zirvesi, geleneksel olarak et suyu ve haşlanmış patates ile sunulan İsveç köftesidir , bunun haricinde  İsveç'e özgü yiyecekler arasında en tanınmışları Knäckebröd(kuru, sert, peksimete benzeyen bir 'çıtır ekmek') ve lingondur (yabani kızılcık reçeli).Çıtır ekmeklerin üzerine bayıla bayıla sürdüğüm karidesli tüp peynirlerin de lezzeti harika.Yöresel yemeklerden Surströmming (Kuzey İsveç'e ait bir tür balık yemeği) ve Güney İsveç'te de yılanbalığı, örnek olarak verilebilir. Konusu gelmişken,şehrin göbeğinde tutulan ve en yararlı balık çeşidi olan somondan bahsetmezsem olmaz, evet yanlış okumadınız şöyle bir oltayı atıp rahatlıkla somon balığı yakalayabilirsiniz.Neyazık ki, mesela Galata köprüsünde stres atmak, hobi ya da güzel bir ziyafet çekmek için saatlerce  uğraşan ve oltalarına  bırakın balığı, çoğunlukla çöp takılan amatör&usta  balıkçılarımızı kıskandıracak boyutta bir bolluk ve temizlik sözkonusu.Buradan o çöpleri atan "çevreci!" vatandaşlarımıza selam olsun.

"Ya kaybolursam?" korkunuzun olmayacağı bir şehir çünkü heryerde "şimdi buradasınız" haritaları var, yani kaybolmak zor.Engelliler ve bebek arabalı aileler de düşünülmüş, yürürken güzeller güzeli bebekler dışında, bu insani detaylar da çok dikkatimi çekenler arasındaydı.Keşke ülkemizde de bukadar duyarlı olunsa diye içimden geçirmedim değil."Yürümek istemem" derseniz, son derece dakik çalışan toplu taşıma araçlarını,  tablo gibi duvarlarıyla, heykelleriyle,içinde sanat barındıran metro istasyonlarını kullanabilirsiniz(bkz. resimler)

Stockholm tiyatrolarıyla da ünlü bir kent.Şehirdeki Kraliyet Dramatik Tiyatrosu (Kungliga Dramatiska Teatern) Avrupa'nın en bilinen tiyatroları arasında. Yine Kraliyet İsveç Operası da 1773 yılında açılan eski bir opera binası.Ayrıca,Stockholm, dünyanın en büyük müze kentlerinden biri.Kentte yılda 1 milyon insan tarafından ziyaret edilen 100 kadar müze yer almakta ve hepsi de görülmeye değer.

Şehrin en eski yerleşim bölgesi olan Gamla Stan(eski şehir)'ın arnavut kaldırımı sokakları,bir kişinin geçebileceği daracık geçitleri,kral mezarlarının olduğu Büyük Kilise'si ve İsveç kralının bir bölümü müze olarak gezilebilen sarayı oldukça büyüleyici.Sarayın karşısında, iki kanal arasında minik bir köprüyle birbirine bağlanmış  İsveç Parlamentosu binası ve hemen ona yürüme mesafesinde karşı adada bulunan başbakanlık konutu da harika.Buarada başbakanlık konutunda güvenlik kulübesi yok!Masal şehri gibi...

 Büyülendiğim bir başka  detay da şöyle( eminim tüm kadınlar buna bayılacak); 1980 yılında anayasal bir değişiklikle "cinsiyetine bakılmaksızın ilk doğan çocuğun tahtın varisi olması kabul edilmiş.Böylece artık taht babadan oğula geçmeyecek ve İsveç kraliyet geleneğini bir prenses sürdürecek.Üstelik, o da babası Carl XVI.Gustaf gibi halktan biriyle evlenerek  İsveç halkının gönlünü fethetmiş.Buarada prensesin ilk çocuğu da bir kız:)

Harika sokakları, yazlık&kışlık sarayları , binaları , uçsuz bucaksız bereketli ormanları, dükkanları hatta cadılar bayramına denk gelişimin tatlı karelerini yazının devamında  gezebilirsiniz.

Şimdi, İsveç'de yaşayan  Türk öğretmene sevgili Sevil Torpare'ye neler sormuşum ve ne yanıtlar almışım buyrun birlikte bakalım -röportaj boyunca , kendisi yakınım olduğu için samimi bir hitap şeklim olacak:) 

PINAR: Sevil teyzeciğim, öncelikle kendini sevgili okurlarımıza biraz tanıtır mısın, neden İsveç ?

SEVİL: Dogum tarihim sart  ise 1943:) 1979 da aşkımın peşinden evlenerek İsveç'e gittim (sen henuz 15 aylik bir bebektin) .

Türkiye'de 1973 yılında Edeb.fak. sanat tarihi bölümünü bitirince,ögretmenlik için tayin istedim. Uşak Eşme lisesinde 5 yil sanat tarihi ögretmenliği, İsveç'te 30 yıl bilfiil anadil ögretmenliği ile  toplam 35 yıl hizmet yaptim. 

PINAR: Ben de yaşlanmışım desene:) Aşkının peşinden İsveç'e gitme konusuna saygı duyarak alkışlıyorum ve "nerede şimdi öyle aşklar" demiyorum ki konudan sapmayalım:) 
Peki,İsveç'e yabancı bir ülkeden gelip de öğretmen olabilmek bukadar kolay mı? 

SEVİL: İsveç'le Türkiye arasinda kültür ve eğitim anlaşmasi hiç olmamış, İsveç buna yanaşmıyor  bu nedenle , öğretmen diplomasina sahip kişiler  İsveç'e gelince bireysel olarak başvurarak öğretmenlik alabiliyorlar, ben de öyle yaptim. Almanya'da olduğu gibi  TR'den seçilip  gönderilmedim.

PINAR: İsveç'de kadın olmak desem ve tek cümlede tanımlamanı istesem nedersin?

SEVİL: Eğer İsveçli olarak doğmuş ve o kültür  içinde yetişmişsen eşitsin yani kadın olmak eşitlik demek.İsveçli değilsen de yetiştirilmen,aldığın eğitim ve kişiliğine bağlı olmak koşuluyla yine eşit haklara sahipsin elbette.

PINAR: Buradaki insanlar soğuk görünseler de aslında kaliteli bir samimiyet içerisinde, sence?

SEVİL: Kesinlikle öyle Pınarcım.Buradaki demokratik yaşamı belirtmek açısından özellikle şunu söylemek  isterim ki; İsveçte 70 li yillarda  DU=sen  reformu kabul edilmis, herkes birbirine  du yani sen diyor  Kral'la bile konuşurken sen diyorlar. Okulda müdürle öğretmen arasında bir fark yok, birbirlerine sen diyorlar.Ayrica, biriyle konuşurken  siz diye hitap edersen samimiyetsiz damgasini yiyorsun :)

PINAR: Egosuz hava sahası desene! İşte bu harikaymış."Sizli bizli cümlelerden ibaret sanılan saygıya" güzel bir açıklama  oldu.Harika öğrenciler yetiştirdiğini biliyorum, İsveç'teki çocuklar neden bukadar mutlu?

SEVİL:  Teşekkürler canım.Seni de yakından ilgilendiren bir konu bu sorunun ilk cevabı yani  spor.Spor, aileden başlayan, okul öncesi eğitimde de çok önem verilen sonrasında da teşvik edilen , eğitim sisteminin , yaşamın olmazsa olmazı.Bu bilinçle eğitilen çocuklar kötü alışkanlıklardan uzak büyüyor.Ayrıca mutlu olmalarının bir diğer nedeni de tabi ki aldıkları eğitimin kalitesi.Burada, okul ve ders araçları ücretsiz.Özel ya da devlet farketmiyor, ailenin ekonomik durumuna göre ödeme yapılıyor.

Çocukları eğitecekseniz onlar gibi düşünmelisiniz, esneklik gerekir şöyle ki,  eğitim sistemi, çalışma hayatının gereksinmelerine,öğrencilerin yetenekleriyle isteklerine ve değişik verilere uygun olarak esneklik göstermektedir.Bu esneklik öğrencilerin, sisteme 
dinamik ekonominin gereklerine,toplum üyelerinin değişen eğitim istekleriyle biçimlenen yapıya uyum göstermelerine olanak verir.Ayrıca esneklik, öğrencilerin ortaöğretimde sonuçsuz bir seçimden kaçınmalarını ve dal değiştirmelerini de kolaylaştırır.

Sürekli yenilenme de çok önemli.Eğitimcilere göre sürekli reform 2 nedenle önem taşıyor.Toplum ve bilgiler o denli sürekli değişmektedir ki tüm sistem zamanla geçerliliğini yitirmektedir.Eğitim sisteminin tutarlı olabilmesi için yenileştirme zorunludur.Bunun için bilimsellik önemlidir.Bilimsel yöntem ve eleştirici düşünce tüm alanlarda geçerlidir çünkü İsveç de tahminciliğe değil bilime saygı duyulur.Bundan dolayı toplumbilim uzmanları politik kişiler ve plancılar arasında diyalog kolaylıkla sağlanır.Değişikliği ve gelişmeyi yadsımamak sürekli reformu kabul etmek İsveç eğitim felsefesinin temelini oluşturur.

PINAR: Dünyadaki tüm çocukların hakkı bunlar, dilerim her çocuk buradaki çocuklar kadar güzel bir yaşamın sahibi olurlar...Buradaki insanlarla konuştuklarımdan ve okulları yerlerinde gezerken gördüklerimden yola çıkarak soruyorum, neden okul içerisinde her fotoğraf çekmek istediğimde kesinlikle izin veremeyecekleri söylendi senden dinleyebilir miyiz?

SEVİL: Bu güzel dileğine ben de gönülden katılıyorum. Okulda çekim konusuna gelince, kesinlikle güvenlik sebebiyle.Ayrılan anne babalar olabiliyor ve haliyle içlerinde şiddet ve baskı görmüş kadınlar da oluyor.Bu gibi durumlarda hemen kimlik ve adres bilgileri değiştiriliyor ve yeni bir hayata başlıyorlar.Dolayısıyla, kadının ve çocuğun herhangi kötü bir olaya mağruz kalmaması ve yerlerinin bilinmemesi için buna çok fazla özen gösteriliyor.

PINAR: Dünyanın heryerinde olduğu gibi,ülkemizde de maalesef gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti haberi duymayalım.Bu gibi olaylar gerçekten çok üzücü.Önemli olan , buradaki gibi tedbirin kuvvetli,hızlı ve kapsamlı birşekilde önceden alınması.Peki ya evlilikler? Doğum yaşı? Bunlarla ilgili de biraz bilgilendirir misin bizleri?

SEVİL: Bir kadın olarak, eşitliğin olduğu bir ülkede yaşadığımı belirtmiştim.Eşim İsveç'li ve ev işlerinin sadece kadına ait olmadığının farkında.Elinden geldiğince de yardımcı oluyor.

Mesela araştırman dahilinde görüştüğün  arkadaşımın kızı Huri' nin de sana anlattığı gibi İsveç'de, doğum izninin bir ayı tamamen babalara ait.Hatta isterlerse maaşlarının %30 una razı olup bu izni uzatabiliyorlar.Anneler ise çocuk 4 yaşına gelene kadar izin kullanabiliyor.Huri'de olduğu gibi, çocuklar  ikizlerse extra 180 gün hak veriliyor.

Genelde güzel bir işbirliği var evet ama çevremden gördüklerime,duyduklarıma istinaden söyleyebilirim ki herkesin evliliği bu şekilde olmayabiliyor da.

Hepsi olmasa da bir kısım İsveç'li erkekler/kadınlar  diğer ülkelerdeki insanlarla evlilikleri daha çok tercih eder oldu.Erkek gözüyle bakarsak,dominant ve kariyer düşkünü bir kadını tercih etmek istemiyorlar,aksine tam bir evhanımı arıyorlar.Kadın gözüyle bakarsak da, evlilik ve çocuktan önce kariyeri birinci sırada tutuyorlar.Genelleme yaparsam, doğum yaşı kesinlikle 30'un üzerinde diyebilirim.Elbette bu gibi şeyler herkesin kendi tercihi.

PINAR: Ev işleri konusunda eminim birçok Türk kadını derin bir iç çekmiştir okurken.Teşekkürler bu güzel bilgiler için.Son olarak eklemek istediğin birşeyler var mı?

SEVİL: Öncelikle sana çok teşekkür ediyorum bu güzel araştırmaların ve söyleşi için.Başarıların daim olsun Pınarcım.
Bir eğitimci olarak, kadınlar hangi ülkede hangi şartlarda olurlarsa olsunlar mutlaka kendi ayakları üzerinde durmalılar diye düşünüyorum.Biz kadınlara çalışmak ve güçlü durmak yakışır.

Koskoca bir masal  kentini  özetle kaleme almak hiç kolay olmadı.Umarım merak edenlere,  henüz ziyaret etmemiş olanlara ya da sadece araştıranlara ışık olmuştur.Görmeniz gereken yerler listesinde  İsveç ilk sıralarda olmalı derim.

Sporla, sevgiyle kalın


PINAR TOK





















































W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate