BİR OK ÇEKSEM KARŞIKİ DAĞLAR YIKILIR

By | Salı, Ağustos 11, 2015
BİR "OK" ÇEKSEM KARŞIKİ DAĞLAR YIKILIR :)
Hangi özlem dolu yüreğin hangi dağlara bakarak feryadıdır bu türkü bilinmez ama ben derim ki sen o türküdeki gibi of çekme gel ok' u çek... Hayat bir şeylere üzülecek kadar uzun değil, zaman da hayatın hiper aktif kardeşi, yerinde durmuyor, koşuyor... Streslerini, üzüntülerini, içinde kalan her şeyi bir okla fırlat gitsin, mutluluk olsun hedefin de...
Denedim, gördüm, dinledim ve içimde yatan bir okçu varmış onu keşfettim. Kendimde yeni bir şey keşfettim diyorum şaka değil;) İnanılmaz bir tarih yatıyor okçuluğun kökeninde, dinledikçe tüylerin ürperiyor o derece. Hatta dinlerken o kadar heyecanlandım ki bunları biran önce yazıya döküp seninle paylaşmak istedim. Birazdan işin üstadından ve dünyanın en şeker yöneticisinden öğrendiklerimi sana aktarıyor olacağım ama kısaca eklemek istediğim bir şey var öncesinde;

Öğrendiklerim çok değerli bilgilerdi. Mesela, ilk atışımda kepaze (okçuluğun tarihinde ok atmayı beceremeyenlere, acemilere özel bir sıfat :) ) olmadım. Başta söylediğim gibi sanki yıllardır okçuluk eğitimi alırmışım gibi tak diye hedefe bıraktım oku. Etrafımdakiler kadar şaşırdım sonra anladım ki bu iş karakter işi, "ne alaka şimdi" dediğini duyar gibiyim:) Bağımlı sevgi yaşayan ve sevdikleri insanları öyle kolayca bırakamayan insanlar atamazmış ilk defasında oku. Gerdikten sonra duraksar ve oku fırlatamazmış. Bense tak diye fırlattım çünkü, mutluluk dışında bir bağımlılığım yok!  Hani Ajda' nın bir şarkısındaki gibi " senin yerinde olsam, ufak ufak uzarım durmam, bir dakika bile katlanmam, pılımı pırtımı toplar giderim " :))) Birisi üzüyor mu, yoruyor mu? Ok hızında yolla gitsin, güven bana tecrübeyle sabit mutluluğum :) Bırak huzur verenler kalsın hayatında....

Yaban Akademi’nin yöneticisi Sevgili Sevda Turgut ok atarken hem kendinde hem de akademi eğitimleri sırasında yaptığı gözlemlerden yola çıkarak bir tespit yapıyor. “Kadınlar oku bırakmakta zorluk çekiyorlar. İlk ok atmaya başladığımda, her şeyi doğru yapıyordum ama bırakırken zorlanıyordum. Daha sonra kadın katılımcılarımızı gözlemledim fark ettim ki en çok kadınlar oku bırakırken zorlanıyorlar. Tıpkı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi. Eşlerini, sevgililerini, çocuklarını, semtlerini, evlerini, işlerini bırakmakta zorlandıkları gibi. Ok atarken sihirli bir şey oluyor. Çöpleri boşaltmayı öğreniyor insan. Kendisine yük olan fazlalıkları, bağımlılıkları bırakıp, hem ruh ve beden sağlığına hem de yakın çevresine faydalı olacak yeni şeylere yer açıyor. Okçuluk sadece bir spor değil bu anlamda insanın kendisini ve diğer insanları anlaması için bir olanak…” diyor.  

Oku hedefe götüren, onun hedefe gideceğine olan inançtır!
Stresten kurtul, hedefe odaklan ve başladığın işi bitirmeyi öğren!

Ata sporlarımızdan biri olan okçuluk eğitimi için tekrar Yaban Akademi' deyim. Yine sıcak bir karşılama eşliğinde, okçuluk eğitimim öncesinde kahvelerimizi yudumlarken Yaban Akademi' nin harika ekibinin bir parçası olan ve yazımın başında bahsettiğim, Yaban Akademi' nin yöneticisi sevgili Sevda Turgut ve okçuluk eğitmeni sevgili Eda Şentürk ile çok keyifli bir sohbeti röportaja çevirdik... 

Okuyacakların spor, tarih, maneviyat kısacası insani olan herşeyi içeriyor. Yani okçuluk zannettiğinden de öte bir değer taşıyan çok asil bir spor.

Sevgili eğitmen Eda Şentürk der ki 3K' dadır işin sırrı; Koordinasyon, Konsantrasyon, Kondisyon
Çok eski zamanlara dayanan okçuluk yaş, cinsiyet, kilo, boy sınırlaması olmadan ailece yapılabilecek olimpik bir spordur. İlk insanın ok kullandığını kanıtlar nitelikte mağara resimleri ve arkeolojik kazılarda çıkan ok uçları tarihe ışık tutar. Evrensel bir ata sporu olan okçulukta coğrafi alan ve teknolojiye göre malzemeler farklılık göstermektedir.

Göçebe hayatın gerekliliği olan okçuluk Orta Asya’daki Türklerin en önemli silahı olmuş ve yerleşik hayatla birlikte Göktürk Alfabesinde ok ve yayı harf olarak kullanmalarıyla günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir.

Tarihte Türkleri Okçulukta en parlak dönemine taşıyan Osmanlılarda ise okçu olmak herkese nasip olmamıştır. Bunun için önce "kepaze olmak" ve sonrasında "çile çekmek" gerekiyordu. Osmanlıdan günümüze kalan nişan taşları - dikili taşlar hala tarihimizi canlı tutar. Avlanmayla başlayan serüven savaş silahından sonra günümüzde yerini spora bırakmıştır. Günümüzde geleneksel yaya bağlı kalınarak yapılan klasik yay ve makaralı yay klasmanları ile yarışmalar yapılmaktadır. Şu an Türkiye, gençler ve yıldızlar kategorilerinde Dünyada ilk 3' tedir.
Okçuluk profesyonel bir spor olarak yapılabileceği gibi Koordinasyonu, Konsantrasyonu ve Kondisyonu geliştirebileceğiniz, hobi olarak yapabileceğiniz ve sizi içsel kontrole sürükleyen bir serüvene de davet ediyor.
Harika eğitim ve bilgiler için ( ki konuştuklarımızın sadece bir özetidir bu, tamamı roman olurdu inan :) , yerinde birebir dinlemenin keyfi çok çok başka) . Eda hocaya buradan da çok teşekkür ediyorum herkes adına. 

Gelelim en şeker yöneticiyle neler konuştuğumuza ;)
(Blog arşivimde bulunan İsveç yazımdaki bir bilgiyi hatırlatmak isterim; fazla siz'li biz'li cümleler, dialoglar samimiyetsiz bulunuyor İsveç kanunlarına göre:) Bu kanun bende de geçerli bu yüzdendir ki, sevdiğim, saydığım, sohbetinden keyif aldığım ama yeni tanıdığım herkese de bu samimiyetle hitap etmeyi severim)

PINAR: Sevgili Sevda pozitif ve içten yaklaşımın, yüzündeki samimi ifadeye o kadar yansıyor ki konuşurken gözlerin parlıyor...Yoğunluğunu da bilerek soruyorum sana nedir bunun sırrı, sadece okçuluk sporu olamaz öyle değil mi:)) ?
SEVDA: Teşekkür ederim. Bu karşılıklı bir ışıltı, senin ışığın ile tamamlanan bir aydınlık, başka türlü olmazdı. İnsan doğanın bir parçası olduğunu hatırlamaya başladığında, doğanın kusursuz ve olağan akışına karıştığında oluyor ne oluyorsa. En kadim öğretmen, en koşulsuz alış veriş doğa ile içinde yaşayan canlılar arasında gerçekleşiyor. Yani doğayla iç içe ve doğal yaşamaya çalışmak insanı pozitif zeminlerde tutuyor.

PINAR: Yaban Akademi o kadar iyi ve pozitif bir ekibe sahip ki, seçilmiş insanlar diyorum sizlere. Sanırım blogum Yaban Akademi'nin eğitim yazılarıyla dolacak uzun süre :), buradan çıkmak istemiyor insan, bu büyüyü nasıl yarattınız ?

SEVDA: Seninle yaptığımız söyleşiler de sana teşekkür etmekle geçecek sanırım:) Yaptığımız iş kişisel hırsları, ehilleşmemiş egoları, nefreti, şiddeti ve öfkeyi barındırmıyor çünkü. Öğrenmeye ve paylaşmaya odaklıyız. Burası bir akademi ve doğa sporlarının, hobilerinin öğretildiği ve paylaşıldığı bir akademi. Doğal olarak ekibimiz de öğreniyor. Birlikte öğreniyoruz. Öğrenemeyen aramızda duramıyor zaten. Sevgiyi, saygıyı, paylaşımı, yaratıcılığı ve çabayı gerektiren işler ve ilişkiler içerisindeyiz. Sanırım yansıyan bu. 
PINAR: Okçuluk sporu ile ilgili tarihi ve teknik bilgileri bir kenara bırakıp senin anlattığın manevi yönlerine dönmek istiyorum. Sohbetimiz esnasında çok etkilendiğim birşeyler anlatmıştın. Tekrarlar mısın bunları?

SEVDA: Okçulukla tanıştığımda ve ilk atışlarımda fark ettim ki her şeyi doğru yapıyorum ama bırakmakta zorlanıyorum. Daha sonra kadın katılımcılarımızı gözlemledim fark ettim ki en çok kadınlar oku bırakırken zorlanıyorlar. Tıpkı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi. Eşlerini, sevgililerini, çocuklarını, semtlerini, evlerini, işlerini bırakmakta zorlandıkları gibi. Ok atarken sihirli bir şey oluyor. Çöpleri boşaltmayı öğreniyor insan. Kendisine yük olan fazlalıkları, bağımlılıkları bırakıp, hem ruh ve beden sağlığına hem de yakın çevresine faydalı olacak yeni şeylere yer açıyor. Okçuluk sadece bir spor değil bu anlamda insanın kendisini ve diğer insanları anlaması için bir olanak. 
Ok atarken düz bir çizgi üzerinde duruyoruz. Sen de deneyimledin bunu. Bir holdingin patronu da olsan, o holdingin her hangi bir çalışanı da olsan o çizgide eşitleniyorsun ve sadece kendinle yarışabiliyorsun. İnsanın kendi içine yaptığı bir yolculuk aynı zamanda. 


PINAR: Bakışlar ve enerji çok önemlidir karşındakinin samimiyetini hissetmek adına, seninle konuşurken çok klişe olacak belki ama daha iyi ifade edemem, sanki seni yıllardır tanıyormuşum gibi keyif ve güven hissettim. Bu enerjin doğuştan elbette ama keşfedip geliştirmek için artı birşeyler yaptın mı? Bu soru da ne alaka deme sevgili okurum :) , alakası şu ki günümüz ilişkilerinin bu samimi formüle ihtiyacı var, iyi bir okçu olmak isteyenler gibi... 

SEVDA: İçerisi nasılsa dışarısı da öyledir. Biz aslında bir bütünün parçalarıyız. Hepimiz BİR’iz. Kendinden bilmek, kendi deneyimlerinden yola çıkmak, empati geliştirmek ve korkunun, kaygının, endişenin yerine hepsinden çok daha güçlü olan sevgiyi koymak sanırım çok daha rahat ve yüksüz devam etmemizi sağlıyor. Karşıda ne görüyorsak ve bunu dillendiriyorsak bu bizim de bildiğimiz, tanıdığımız bir şey olmalı değil mi? Çuvaldızı kendime iğneyi diğerine batırmak diyelim kısaca:)

PINAR: Peki sen oku ilk eline aldığında kepaze oldun mu:) ? Senin ok atışın sana ne diyor ve neden? Bu noktada okuyuculara ne tavsiye edersin, neden bu sporu yapsınlar?

SEVDA: Hayat deneyimimin bana kazandırdığı bir bilgi bu “ne çok hal var insanda” diye düşünüyorum. Her halimizi kabul edip gözlemlemeliyiz. Bir şeye başlarken her şeyi göze almak gerekir, dolayısıyla “kepaze” olmayı da göze almıştım. Çünkü öğrenmek istiyordum. Öncelikle bedenime iyi geliyor. Öğrendikçe de ruhumu besleyen bir hobiye dönüştü. Bir bütün olmak hatta tamam olmak için yapsınlar. Beden sağlığı olmalı ki sağlıklı bir ruh ve ışık saçan bireylerle çevrelensin dünyamız. 
Yay ve ok ile tanıştınız. İhtiyacınız olan dikkat, konsantrasyon, hedefe odaklanma ve beden sağlığını koruma ve güçlendirme konusunda başarılı oldunuz. Şimdi siz ve odaklandığınız hedef göz gözesiniz. Kendinizle başbaşa. Rakip sizsiniz. Tek başına başaracak ve tek başına kutlayacaksınız. Okun hedefe gideceğine olan inancınız tam. İçinizde durdurulması imkansız olan o coşku ve heyecanı dışarıdan birinin hissetmesi imkansız. Birey olmanın, kendine yatırım yapmanın ve zirveye ulaşmanın doyumsuz keyfini yaşıyorsunuz. “Anlatılmaz yaşanır “ cümlesinin hakkını verecek ve sürekli kendinizi aşacaksınız
PINAR: Engelli insanların ( en büyük engel sevgisizliktir ) da okçu olduklarını, bu spor dalında birçok başarıya imza attıklarını biliyoruz peki, kendini eve kapatan, toplumdan soyutlayan engelli kardeşlerimiz için yüreklendirici neler söyleyebilirsin? 

SEVDA: Okçuluk engelsiz bir spordur. Önce zihnimizdeki engelleri kaldıralım ki dünyaya baktığımız pencereler genişlesin. Herkes ok atabilir yeter ki içerden isteyelim. 

PINAR: Çocuklar için bir organizasyon olduğunu söylemiştin okçulukla ilgili özellikle soruyorum, yaş sınırı var mıdır ve çocuklar neden katılmalı?

SEVDA: Çocuklar 9 yaşında okçuluğa başlayabilirler.
Dikkat gelişimi için çok değerli bir spordur. Planlı, düzenli ve bilimsel çalışmayı öğretir.Birey olarak varlık göstermelerini sağlar. İyi bir kontrol sistemine sahip olan okçuluk; konsantrasyon ve çalışma disiplini açısından oldukça faydalıdır. Fiziksel olarak düzgün duruş alışkanlığı edinen çocuklar, okçuluk sayesinde skolyoz sorunu yaşamazlar. GH- Büyüme Hormonunun düzenli üretilmesine yardımcı olur. Bağışıklık sistemini destekler. Adaptasyon, motivasyon ve başarıya odaklanmalarını sağlar.

PINAR: Hayata dair çok güzel cümlelerin var ve tavsiyelerin, o yüzden sana bırakıyorum son sözleri, eklemek istediklerini ve iyi ki tanımışım diyorum seni ve güzel ekibini. Herşey için çok teşekkür ediyorum büyük keyifti benim için aranızda olmak ve bunları yazıya dökmek...

SEVDA: Dünya nefes almak üzere tasarlanmıştır. Yani nefes alıp verebiliyorsak yaşayabiliyoruz. Birbirimizin nefes almasını engelleyecek her şeyden kaçınalım ve laf olsun diye söylemiyorum sadece bir bardak çayımızı, bir fincan kahvemizi içmek için de olsa Yaban’a uğrayın, sizi ağırlamaktan mutlu oluruz. 
Sevgili Pınar sana da güzel bir atasözü düştü:) “kişi kendinden bilir işi” diye. Güzel varlığına teşekkür ederiz. 

Her zaman söylüyorum; vakit çar çur edilecek şımarıklık yapılacak bir şey değil diye. Nefes alıyorsan, sağlıklıysan şükret ve an' da yaşa. Yapacak çok şeyin varsa ve "vaktim yok" diye yakınıyorsan, odak noktanı kendine çevir derim. Kendine değer ver ilk önce, kendini sev! En az bir hobin olsun ve en az bir spor dalını alışkanlığa dönüştür. Sadece sağlığın için değil, ruhun için de yap bunu.


OK GİBİ GİDEN ZAMAN GERİ GELMEYECEK. KENDİ İÇİNE DÖN, YETENEKLERİNİ, SENİ MUTLU EDEN ŞEYLERİ KEŞFET, KENDİNİ ARA. BULDUĞUNDA GÖRECEKSİN MUTLULUK DA SENİ BULACAK HUZUR DA...

Rezervasyon ve detaylı bilgi için; 0212 351 96 96 / 0533 150 88 85 no'lu telefon numaralarından bilgi alabilir, diğer eğitimleri incelemek için www.yabanakademi.com web sayfasını ziyaret edebilirsin. 


Sevgiyle,
PINAR TOK

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Gülümse...

Gülümse...
Dünya tüm yanılsamaların merkezine koyar seni, büyü diye...

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Bu Blogda Ara

Translate