Hepimizin dinlerken ruhuna dokunan besteler vardır, çoğunda kendimizden bir parça buluruz. Bu yüzdendir ki hüzünlenir ve tüm dikkatimizi verir adeta o şarkıdaki duyguları birer birer yaşarız. Bazen yarım kalan şeyleri, bazen kaybettiklerimizi, bazen de kimseye söyleyemediklerimizi...
Aşk, kalbin en derin köşelerinde yankı bulan bir melodi gibidir. Her notası, içsel bir sükûnetin, bazen de fırtınaların parçasıdır. Aşkın bestesi, yalnızca sözlerle değil, duygularla yazılır. Öyle olmasa nasıl duygulanırdık dilini bilmediğimiz şarkılarda... İçinde sevdanın en saf hallerini, acıların en keskin izlerini, mutluluğun en nadide anlarını barındırır. Birçok zaman, aşkı anlatan kelimeler yetersiz kalır; işte o anda bir şarkı devreye girer. Aşk, en güzel halini bir melodinin içinde bulur; her akor, sevdanın izlediği yolu anlatan bir işarettir.
Her bir notası, bir öpücüğün, bir sarılmanın, bir ayrılığın ya da bir kavuşmanın sesidir. Sözler ne kadar güçlü olursa olsun, müzik aşkı daha derinden anlatır. O, kelimelerin dile getiremediği duyguları sessizce fısıldar. Bazen bir şarkının ilk notası, seni sarar; ne kadar zor bir gün geçirmiş olsan da, o melodiyi duyduğunda tüm dünyan durur. İçindeki huzuru, bu müziğin seni nasıl sarmaladığını anlatacak kelimeler bulamazsın. Aşk, böyle bir anda anlam kazanır: Bir şarkının içinde, bir ömre bedel duyguların en yoğun hâlinde.
Bu eserleri yaratan o duyguların temelinde müthiş hikayeler oluyor. Beni derinden etkileyen bu eser ve hikayesi, günümüz dünyasında hasret kaldığımız tüm duyguları notalarında barındırıyor. Kendisi kadar hikayesi de ruhumuzu sarıp sarmalıyor;
''Tatyos Efendi (Tatyos Enserciyan) Osmanlı döneminde, 1851 yılında İstanbul’da doğmuş Ermeni asıllı bir Türk musikisi sanatçısı, bestekâr ve güftekârdır. Onun ne düşündüğünü, neler hissettiğini yüzünden ve gözlerinden okuyabilen, anlayabilen birkaç dostundan başka kimsesi yoktu. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, uykusuzluktan çökmüş gözaltları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden, hissettiklerini dile vuramayan, kendisini ancak ve ancak kemanıyla anlatabilen biriydi o. Bu özelliğini de Gamzedeyim Deva Bulmam isimli eserinde net olarak görüyoruz.
Tatyos’un, Ortaköy'de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan'a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos da sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. O şarkıyı söylediği ilk gece kızın İstanbul'a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş Tatyos.
Kemani Tatyos Efendi Gamzedeyim Deva Bulmam hikayesi, maalesef yarım kalmış bir aşk hikayesidir.
'Gamzedeyim deva bulmam' parçası bilinenin aksine parçadaki kelime grubunun esasında 'gamze' ile bir ilgisi yoktur. Burada Tatyos kendi için gam' ın vurduğu kişi olduğunu ve gama müptela kaldığını ilan etmektedir. Eserin devamındaki dizelerinde de garip olduğundan ve elemin kendisini terk etmediğinden bahsederek devam eder.
Gam-zedeyim deva bulmam/Garibim bir yuva kurmam/Kaderimdir hep çektiren/İnlerim hiç reha bulmam
Elem beni terk etmiyor/Hiç de fasıla vermiyor/Nihayetsiz bu takibe/Doğrusu takât yetmiyor
Ehl-i dilin yoktur kadri/Uğraşma gel Tatyos gayri/Eserin çok kıymetin yok/Git talihine küs bari
Tatyos Efendi, “Gamzedeyim Deva Bulmam” eserini ilk kez söylemesinden bir ay sonra ince hastalığa yakalanmış. Daha doğrusu evveliyatında da var olan veremi tekrar nüksetmiş. Yıllardır onu suskunluğa gark eden kara sevdası artık dayanılmaz hale gelmiş. En yakın arkadaşı Ahmet Rasim bile Tatyos Efendi'nin bu halinin sebebini kendisinden öğrenememiş. Ta ki o mektuba kadar...
İşte asıl kalbimizden vurulduğumuz kısmına geliyorum hikayenin ;
Ahmet Rasim Bey, Tatyos'un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı fark etmiş. Zarfın üzerinde, “Tatyos ile birlikte defnedilecektir” yazıyormuş.
Zarfı, otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın, Ahmet Rasim Bey'e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuş. Ahmet Rasim, fark edince zarfı alıp usulca ceketinin cebine koymuş.
Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp, zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos'a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirmiş. Yalnızca Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos'un naaşı ile birlikte toprağa verilen zarfın içindeki kağıda, Gamzedeyim Deva Bulmam sözleri karşılığında şu dizeler yazılmıştı:
Gam-zedesin devan benim/Garip kuşsun yuvan benim/Çektiğimiz yeter gayri/Kaderimsin inan benim
Takat yetişmez eleme/Bülbül imrenir çileme/Bizim şu kara sevdamız/Kalsın öteki aleme
Elbet kadrini bilirim/İste canımı veririm/Küsme talihine Tatyos/Çok durmam ben de gelirim
Bu dizelerin ardından yapılacak en güzel şey bu değerli eseri, şimdilerde olmayan o değerli duygularla dinlemek ve hissetmek olacaktır...
Sevgiyle,
Pınar Tok