The Latest

aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


Hepimizin dinlerken ruhuna dokunan besteler vardır, çoğunda kendimizden bir parça buluruz. Bu yüzdendir ki hüzünlenir ve tüm dikkatimizi verir adeta o şarkıdaki duyguları birer birer yaşarız. Bazen yarım kalan şeyleri, bazen kaybettiklerimizi, bazen de kimseye söyleyemediklerimizi...

Aşk, kalbin en derin köşelerinde yankı bulan bir melodi gibidir. Her notası, içsel bir sükûnetin, bazen de fırtınaların parçasıdır. Aşkın bestesi, yalnızca sözlerle değil, duygularla yazılır. Öyle olmasa nasıl duygulanırdık dilini bilmediğimiz şarkılarda... İçinde sevdanın en saf hallerini, acıların en keskin izlerini, mutluluğun en nadide anlarını barındırır. Birçok zaman, aşkı anlatan kelimeler yetersiz kalır; işte o anda bir şarkı devreye girer. Aşk, en güzel halini bir melodinin içinde bulur; her akor, sevdanın izlediği yolu anlatan bir işarettir.

Her bir notası, bir öpücüğün, bir sarılmanın, bir ayrılığın ya da bir kavuşmanın sesidir. Sözler ne kadar güçlü olursa olsun, müzik aşkı daha derinden anlatır. O, kelimelerin dile getiremediği duyguları sessizce fısıldar. Bazen bir şarkının ilk notası, seni sarar; ne kadar zor bir gün geçirmiş olsan da, o melodiyi duyduğunda tüm dünyan durur. İçindeki huzuru, bu müziğin seni nasıl sarmaladığını anlatacak kelimeler bulamazsın. Aşk, böyle bir anda anlam kazanır: Bir şarkının içinde, bir ömre bedel duyguların en yoğun hâlinde.

Bu eserleri yaratan o duyguların temelinde müthiş hikayeler oluyor. Beni derinden etkileyen bu eser ve hikayesi, günümüz dünyasında hasret kaldığımız tüm duyguları notalarında barındırıyor. Kendisi kadar hikayesi de ruhumuzu sarıp sarmalıyor;



''Tatyos Efendi (Tatyos Enserciyan) Osmanlı döneminde, 1851 yılında İstanbul’da doğmuş Ermeni asıllı bir Türk musikisi sanatçısı, bestekâr ve güftekârdır. Onun ne düşündüğünü, neler hissettiğini yüzünden ve gözlerinden okuyabilen, anlayabilen birkaç dostundan başka kimsesi yoktu. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, uykusuzluktan çökmüş gözaltları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden, hissettiklerini dile vuramayan, kendisini ancak ve ancak kemanıyla anlatabilen biriydi o. Bu özelliğini de Gamzedeyim Deva Bulmam isimli eserinde net olarak görüyoruz.

Tatyos’un, Ortaköy'de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan'a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos da sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. O şarkıyı söylediği ilk gece kızın İstanbul'a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş Tatyos.

Kemani Tatyos Efendi Gamzedeyim Deva Bulmam hikayesi, maalesef yarım kalmış bir aşk hikayesidir.

'Gamzedeyim deva bulmam' parçası bilinenin aksine parçadaki kelime grubunun esasında 'gamze' ile bir ilgisi yoktur. Burada Tatyos kendi için gam' ın vurduğu kişi olduğunu ve gama müptela kaldığını ilan etmektedir. Eserin devamındaki dizelerinde de garip olduğundan ve elemin kendisini terk etmediğinden bahsederek devam eder. 

Gam-zedeyim deva bulmam/Garibim bir yuva kurmam/Kaderimdir hep çektiren/İnlerim hiç reha bulmam

Elem beni terk etmiyor/Hiç de fasıla vermiyor/Nihayetsiz bu takibe/Doğrusu takât yetmiyor

Ehl-i dilin yoktur kadri/Uğraşma gel Tatyos gayri/Eserin çok kıymetin yok/Git talihine küs bari

Tatyos Efendi, “Gamzedeyim Deva Bulmam” eserini ilk kez söylemesinden bir ay sonra ince hastalığa yakalanmış. Daha doğrusu evveliyatında da var olan veremi tekrar nüksetmiş. Yıllardır onu suskunluğa gark eden kara sevdası artık dayanılmaz hale gelmiş. En yakın arkadaşı Ahmet Rasim bile Tatyos Efendi'nin bu halinin sebebini kendisinden öğrenememiş. Ta ki o mektuba kadar...

İşte asıl kalbimizden vurulduğumuz kısmına geliyorum hikayenin ;

Ahmet Rasim Bey, Tatyos'un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı fark etmiş. Zarfın üzerinde, “Tatyos ile birlikte defnedilecektir” yazıyormuş.

Zarfı, otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın, Ahmet Rasim Bey'e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuş. Ahmet Rasim, fark edince zarfı alıp usulca ceketinin cebine koymuş.

Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp, zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos'a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirmiş. Yalnızca Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos'un naaşı ile birlikte toprağa verilen zarfın içindeki kağıda, Gamzedeyim Deva Bulmam sözleri karşılığında şu dizeler yazılmıştı:

Gam-zedesin devan benim/Garip kuşsun yuvan benim/Çektiğimiz yeter gayri/Kaderimsin inan benim

Takat yetişmez eleme/Bülbül imrenir çileme/Bizim şu kara sevdamız/Kalsın öteki aleme

Elbet kadrini bilirim/İste canımı veririm/Küsme talihine Tatyos/Çok durmam ben de gelirim

Bu dizelerin ardından yapılacak en güzel şey bu değerli eseri, şimdilerde olmayan o değerli duygularla dinlemek ve hissetmek olacaktır...

Sevgiyle,

Pınar Tok




Cem Yılmaz ironisi olan bu cevabı duymak istiyorsan sor, ama ben derim ki ne kendini ne de karşındakini bu duruma düşürme. Özgür bırak sevgini...

Artık otuzlu yaşlarındasındır belki de daha ileride ve bu yaşlar "kemal" yaşlarıdır... ama benim yazımın  içeriği otuzlu yaşlarda değil. Uyanışın yaşında.  Bilinçli ve şuurlu yaşama, sevme yaşında ama genç...

Karmaşa içinde olabilirsin, doğru dürüst bir düşünce sistemiyle eğitilmemiş olabilirsin, dağınık okumuş & okuyamamış ya da bölük pörçük yaşamış da olabilirsin ama sonuç hep aynıdır. GEÇ UYANIRSIN!

Halil Gibran der ki; Bırak birlikteliğinde mesafeler kalsın ve cennetin rüzgarları aranızda dans etsin. Birbirinizi sevin, ama aşktan bağlar üretmeyin:
BIRAK AŞK RUHLARINIZIN KIYILARI ARASINDA GİDİP GELEN BİR DENİZ GİBİ KALSIN.

Eğer beraberliğin arzulardan ibaret değilse, aşkın her geçen gün derinleşecektir. Aşk içinde şüpheyi barındırmaz. Kendi istediğini zorla kabul ettirmeye çalışmaz. Aşk özgürlük sunar ve bu özgürlük ilişkinde mesafe varsa mümkündür... huuuuu! iç sesler yükseldi hemen  duyuyorum:) "Ne özgürlüğü piiişt! Öyle ilişki mi olurmuş, neden bahsediyor bu kız yine:)"  Sen giderli (o nedemekse) şarkıları açıp intikam peşinde koşadur o zaman, ben sevgiden bahsediyor olacağım. Sakinleşince beklerim;)

"İkili ilişkilerde bir şeyi yapma demek onun tercih hakkını elinden almak olur. Birisinin kendi iradesiyle bir şeyi yapmasına engel olduğun anda onun kendi deneyimini yaşaması hakkını da elinden alıyorsun" diyordu okuduğum bir kitap... Ben de buna tüm UYANANLAR adına katılıyorum çünkü körü körüne salt itaatin olduğu yerde gerçek sevgi olmaz diyorum. Bu elbette, gerçekten sevenler ve gerçek sevgideki özgürlüğü, arzularının özgürlüğü olarak değerlendirip kullanmayanlar için geçerli. Zaten böyle düşünenler hiç bir zaman gerçek bir sevginin ne olduğunu daha doğrusu doğru sevmenin sevilmenin ne olduğunu deneyimleyemeyecekler....ÜZGÜNÜM:)

"EVLENSEYDİM AYRILIRDIK, O KADAR ÇOK SEVDİM Kİ YAŞADIĞIMIZ BÜYÜK AŞKIN GÜZEL BİTMESİNİ İSTEDİM, ÖYLE DE OLDU. İYİ Kİ HAYATIMDA OLMUŞ, BENİ GERÇEK BİR ADAM YAPAN O'DUR.."

Geçenlerde sevdiğim bir arkadaşım, geçmişte yaşadığı ve dinlerken ağzını açık bırakan cinsten sevgi, aşk, tutku ve fedakarlığı içinde barındıran bir hikayesini paylaştı benimle. Bu konu üzerinde yazmamın kıvılcımları da ilk o anda atıldı zaten:)

O hikayeyi sana birebir aktarmak hiç de kolay olmaz inan, özetlemek ise haksızlık olur. Diyeceğim şu ki, tırnak içindeki cümleler o hikayenin en güzel kısmıdır. Hani demin o hiç tercih etmediğim "giderli" şarkılardaki gibi aşk;  nefret değil, minnettarlık içeriyor bu hikayede. İki insan birbirini gerçekten çok seviyor olabilir ama bir taraf çok kıskançsa, çok hırçınsa, egolarının kurbanıysa, kısaca uyanmamışsa, uyanması için her şey yapılıyor ama halen uykuda kalıyorsa geçmiş olsun. Evlenince geçer saçmalığı yerine, severek ayrılma şerefine nail olursun... Yıpratmaz, suçlamaz, onu özgür bırakırsın. Kötü bir sonu tetiklemektense, sevgini kalbine gömer onun için sadece iyilik dilersin...

Arkadaşımı bu konuda gönülden tebrik ediyorum, tüm gerçek sevgiler adına....Zoru başarmış ve öngörüsü sağlammış... Anılarını da hatırlanacak kadar değerli kılmış....

KENDİNİ SEV

Bunu yapamazsan kimseyi gerçekten sevemezsin. Kendi değerini gör, özel olduğunu hisset. Yaptığın tonlarca hata olabilir, zaten olmadı diyorsan yalancının önde gidenisindir:) Hatalarla varsın, insansın. Önemli olan bu hataları bir daha yapmayacağın o uyanışı yakalaman. Kimse tek başına hatalı değildir bunu da unutma. Bencil olma, empati yap biraz.

Kendine saygı duymazsan hayatın başkalarını lanetleyerek geçer. Herşeyde ve herkeste kusur ararsın. Tüm kendini suçlamalardan, kendine karşı saygısızlıklarından kurtulduğun gün, kendini değerli hissedeceksin ve varlığının kıymetini bileceksin. İşte o zaman gerçek aşk, sevgi seni gelip bulacak;) 

He! bu kadar tüyo ardından halen uyanmadıysan al sen bu ve bu gibi şarkılarla gider yap o zaman. Bu sözleri cayır cayır söyleyip de sakın "çok sevdim amaaaaa" deme, deme ben de derim ki Allah kurtarmış sevdiğini sandığın kişiyi senden  :)))

"Çoktandır anladım senin gözün dışarda 
  Eskisi gibi bağlı değilsin bana 
  Gelmem bu oyuna bırakmam yanına 
  Ne işler açarım başına 


 Seveceğim gezeceğim 
 Görürsün sana neler edeceğim 
 Bir yerine bin cezayla 
 Hakkından geleceğim senin "


"HER İNSAN BİR UYUMSUZLUKTUR ÖLÜ OLMADIKÇA"

Sıradışı bir yazar VİRGİNİA WOOLF der ki; "Kişi erkekse, aklının kadın olan bölümü de etken olmalıdır ve bir kadın da aynı ölçüde içindeki erkekle ilişkide bulunmalıdır. Ancak bu içiçe geçme gerçekleşebilirse akıl tam anlamıyla verimli olabilir ve tüm gücünü kullanabilir. Katışıksız ve basit bir biçimde kadın ve erkek olmak öldürücüdür" İlişkiler empatiyle yürür...


GÜÇ MÜCADELELERİNE SON VER,  "NE İSTİYORUM" 'A CEVAP VER....

P.S. Bunu biliyor muydun? :

İngilizce' deki aşk (love) sözcüğünün Santrikçe' deki lobha sözcüğünden kaynaklandığını...
Lobha açgözlülük anlamına gelir. İngilizce' deki love sözcüğünün kökeninin Santrikçe'de açgözlülük anlamına gelen bir sözcükten türemiş olması tamamen tesadüf olabilir ama bana kalırsa değildir...
Bunun arkasında daha gizemli bir şeyler olmalı;)

Kendine bir ışık ol, kendi hakikatının içine doğru tut. İnsanlar arasında nehri geçip karşı kıyıya ulaşan azdır. Büyük bir çoğunluk nehrin kıyısında bir aşağı bir yukarı doğru koşup durur... 



Gerçek Aşk' a, uyanış' a ...
Sevgiyle,
PINAR TOK






 "KüIe döndüysen, yeniden güIe dönmeyi bekIe ve geçmişte kaç kere küIe dönüştüğünü değiI, kaç kere yeniden küIIerin arasından doğruIup yeni bir güI oIduğunu hatırIa. " demiş Mevlana.

Nereden çıkmış bu AŞEKA?

Farsça'dan türemiş aşeka, yine farsça'dan olma aşk demek. Türkçe meali "sarmaşık". Sarmaşık bitkisini öyle masum sanmayın. Sarmaşıklar kuşattığı ağacın kelimenin tam anlamıyla kökünü kurutuyor çünkü tüm besine ve suya ortak oluyor. Eee ağaç bu, gücü sonsuz değil ki hem kendini beslesin hem sarmaşığı. Bir yere kadar yetebiliyor ve kuruyup gidiyor sonunda.

Hani derler ya, insan ismine benzer diye. Sarmaşık yani aşk da öyle... Bulaştığını kurutuyor.

RUHLARIN KONTAĞI,AKLI ERTELEYEN AŞK
Onca aşk hikayesini,o büyük aşkları nasıl bilebilirdik tarih yazmasaydı eğer.
Hangi mutlu aşkın tarihi tutulmuş ki zaten? Ya da, tarihe geçen hangi aşkın mutlu olduğu görülmüş.

Kimilerine destan yazdırmış bu aşk, kimilerine şiir, kimileri beste yapmış kimileri zehir...


İLK AŞEKA ŞİİRİ

Kim yazmış ilk aşk şiirini acaba diye merak ettim ve tabi ki araştırdım.

Rahibeden çıkma ilk aşk şiirinin hikayesi tarihte şöyle:


Mezopotamya’da hüküm sürmüş Sümer uygarlığında kral aynı zamanda ‘tanrı’ olarak görülüyormuş.Kral, Sümer bereket ve aşk tanrıçası Enlil’in yerine her sene bir rahibe ile evleniyordu. (BEREKET ANLAYIŞLARI SANIRIM FARKLIYDI ! )
Milattan önce 2500 yıllarında hüküm sürmüş Kral Su- Sin’in eş olarak seçtiği rahibenin yazdığı metin, tarihin bilinen en eski aşk şiiri ve mektubuymuş.
Bir taş tablete çivi yazısıyla kazınmış olan mektup, 1899’da Nippur’da bir Amerikalı arkeolog tarafından bulunmuş ve Osmanlı Devleti’ne verilmiş.
Mektubun çevirisini Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli bilim insanlarından Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ 1950’lerin sonunda çevirmiş.
Tableti görmek isterseniz halen İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte. Bunca şeyi kazı kazı bitmez, nasıl bir emek, aşk ve sabırla yazmışsa bravo diyelim o rahibeye ve işte o şiirin bir kısmı:
Damat kalbimin sevgilisi
Senin güzelliğin fazladır bal gibi tatlı 
Beni büyüledin senin önünde titreyerek durayım 
Damat seni okşayayım
Benim kıymetli okşayışım baldan hoştur 
Bağışla bana okşayışlarını 
Benim beyim Tanrım benim beyim baygınlığım 
Enlil’in kalbini memnun eden Su-Sin’im Bağışla bana okşayışlarını.

Bir de gelin,benim favori aşk şiirlerimden seçtiğime bakalım: 
AŞK DİYE BİRŞEY VAR
Hekimlerin
Çağdaş zarif terimlerle bezediği
Bütün nevrozlar kabülüm
Anladım
Sayrılı ruh halleriyle yaşadığım
Aşk diye birşey var
MEVLANA

BAŞLAMADAN BİTECEK KORKUSUYLA ERTELENEN BİR YOLCULUK AŞK
En olmadık zamanlarda,en zamansız anlarda yakalar. Kaçsanız da,çok tecrübeli olsanız da o tecrübeleri, "bir daha mı?,asla" cümlelerini toplar çöpe atar,hafızayı sıfırlar. Sanki hiç tanımadığınız hiç bilmediğiniz bir dünyaya bırakılan bir yabancı gibi kalakalırsınız. Bu bitkisel hayat durumuna aşk deniyor işte. Ne matematik çözmüş bu problemi ne mantık bir kılıf uydurabilmiş.
Henüz yapılmamış her şey aşk, yapamam yapmam dediğiniz her şey... Beste,roman,müzik,tablo aklınıza ne geliyorsa.

AŞEKA BELİRTİLERİ
Hiç olmadığın kadar enerjiksen ve güne her zamankinden erken başlıyorsan, yenilenmiş ruhuna uygun yeni giysiler,yeni kokular,yeni tarzlar hayatına girdiyse,daha önce belki de umursamadığın görüntünü çok fazla önemsiyorsan,bir türlü başlayamadığın spor faaliyetleri düzene girdiyse, mutluluk hormonunun katkılarıyla hayata karşı pembe bakış moduna geçtiysen, gözlerinin içi gülüyorsa,her zamankinden daha güzelsen, seni görenler ,"sende bir değişiklik var" diyorsa,  hoş geldin AŞEKA :)

Aşk ruhun gıdasıdır müzik gibi.İnsanı iyileştirir de tükettiği kadar. Fakat işin özünü unutmamalı. Uçurumları seviyorsan kanadın da olmalı demiş birileri...

Başka bir ruh benimki diyenlere sözüm...

HAYAT KARŞINA YENİ İNSANLAR ÇIKARIR ve HEPSİNİ SEVEMEZSİN İŞTE BÜTÜN MESELEMİZ....


Aşk' a ,

PINAR TOK




DELİLİK AYNI ŞEYİ TEKRAR TEKRAR YAPIP FARKLI SONUÇLAR BEKLEMEKTİR

demiş Albert Einstein..Bu düşünceye göre aramızda birsürü deli var:) Konu aşk olunca kimse kimseye üstünlük taslayamaz çünkü herkesin içinde en az bir enkaz vardır.Kimi şair kesilir sonrasında kimi katil olur(Allah korusun),kimi yaşarken ölür kimi en sosyal insan modeline bürünür kimisi hemen tölere eder.Herkes kendisine göre bir yol bulur.Sonunda mantıkla duygular savaşır ve şanslıysanız mantığınız kazanır ve derin bir "oooh" çekersiniz.Tersi olursa vay halinize.

AŞKIN TARİHÇESİ

Adem ile Havva'dan buyana en eski çağlardan beri gölge gibi peşimizde bu aşk.İmparatorlukları yıkan,en akıllı filozofları delirten,kural dinlemeyen ama yine de yokluğu eksiklik yaratan aşk.
Ünlü filozofların okadar çok sevdiğim sözleri ve yazıları var ki aşkla ilgili ama ben busefer çok sevdiğim ve kitaplarını ezberlediğim Shakespeare'i yazının sonuna saklayıp Aragon'dan yani Louıs Aragon'dan ve kadınların hayır diyemediği aşk mektuplarının şahı Balsac'dan örnekler vermek istiyorum:
Aragon der ki,mutlu aşk yoktur.Bu onun en ünlü şiirinden bir cümle,bu şiiri direniş yıllarında yeraltındayken,binbir türlü zorluklar,çaresizlikler içerisinde,zorunlu ayrılıklar yaşadığı en büyük aşkı Elsa'ya yani karısına yazar:

"Hiçbirşey ebedi kalmaz elinde insanın
Ne gücü ne zayıflığı ne de yüreği
Açıverse masumca kollarını yana bir haç olur gölgesi
Bağlanayım derken mutluluğuna parçalar onu
Hayat inanılmaz ve acılı bir bölünmedir
Mutlu aşk yoktur"

Gelelim çapkın Balsac'a:) 
Honore de Balsac yukarıda bahsettiğim gibi çok usta bir kalem,duygularını okadar yoğun ve gerçekçi akıtmış ki o ünlü aşk mektuplarına,okuyan kadınların ona karşı koyamaması normal.

Aşk peşinde bir dahinin,seçtiğim ayrılık mektubu dizelerine bir bakın!Bakarken ağlamayın o yıllarda yaşasaydım diye,geçmiş olsun hepimize:)

Balsac ayrılık mektubu yazarsa;
Sizden ne aşk bekliyorum,ne şaşkınlık,ne alay,ne küçümseme(...),ama ben herzaman bütün kadınların yüreğinde,şefkat ve dostluk sınırında bulunan bir duygunun var olduğundan kuşkulanmışımdır.(...)
Hoşçakalın Madam,buraya mektupları bitiren sıradan sözler yerine,bu yere,ben ruhumu koyuyorum bütünüyle,lekesiz bir ruh,kusursuz bir ruh,kabul edilebilecek en saf armağanlardan biri olarak size sunmaya cüret ettiğim bir ruh.HOŞÇAKALIN

Yahu şu dizeleri okuyan kim ayrılır Balsac'tan...

Tarih boyunca ne büyük aşklar yaşanmış düşünün.Şimdi düşünelim;o muhteşem aşkların yaşanamamasının ve eski aşk filmlerini seyredince imrenilmesinin sebebi teknoloji mi,aşka ömür biçilmesi mi,aşka belge istenmesi mi,mektupların yerini mail&mesajların alması mı,karşılık beklentisi mi,yoksa hepsi mi?Bunun cevabı kendi içinizde...

MUTLULUĞU AŞKTA ARARSAN DAHA ÇOK BEKLERSİN
Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.Karşılık beklenen duygunun adı asla aşk değildir.
Mutluluk en önce kendinizi sevmektir Hayatı,doğayı,yaşamayı,nefes almayı,sağlıklı olmayı hediye bilmektir.
Bu dünyaya bir kere geliyoruz ve kimse kimse için ölmüyor öyle eskiler gibi.Madem katlettik aşkı,ozaman katili en önce içimizde arayacağız."Suçlu ne sensin ne de ben"diye birşey yok.Bal gibi iki kişi de suçlu:) 
Mutluluğu arıyorsan bol bol şükret,şükür mutluluğu çoğaltmanın en güzel en saf yolu...

Aşka ömür biçenlere sözüm,sakın o ömür biçtiğiniz arzularınız olmasın?!

Karşılıksız sev,derin sev,sevgisi gücüne güç katacak olanı sev.

Aşk konusu yazdıkça yazdırır,filozof olmaya gerek yok ama Allah herkese filozoflarınki kadar derin ve gerçek sevgiler yaşatsın diyorum ve son sözü en sevdiğime bırakıyorum:)

"Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz.Bütün mesele hazır olmakta.Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun! "

Hamlet'ten
W.SHAKESPEARE

Aşkla,sevgiyle,
PINAR TOK


İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜
Annem

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *


Bu Blogda Ara

Translate

Blog Arşivi

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE
GÜLÜMSEMEK GÜLÜMSEMEYİ ÇEKER ;)

sporun her rengi

sporun her rengi
JET SKİ sevenler

PİLATES AŞKI

PİLATES AŞKI
SAĞLIKLI YAŞ ALMAK İÇİN