The Latest

Mehmet'in bileklikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet'in bileklikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


60 MİLYON YIL ÖNCEYDİ....

Toroslar yükseldi, Anadolu platosu sıkıştı ve yanardağlar başladı kaynamaya. Erciyes, Hasandağı ve aralarındaki Göllüdağ lavları püskürttü. Biriken küller yumuşacık bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgarlar da oluşuma katıldı ve sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. İnsanlar bu oluşuma " peri bacası " dedi. Ben perilerin " cennet " isimli yeryüzü eseri diyorum.

Sonra, bazalt örtüsü olmayan tüf tabakaları erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekiller oluştu. Daha sonra insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde bir uygarlık yaratıldı ve sonunda Osmanlı'nın oldu.

DUR KAÇMA
Merak etme ansiklopedi kıvamında devam etmeyeceğim :) Sadece olayın önemine ısın diyeydi bu giriş. Detaylara fazla girmeden odaklanman gerekenleri sana bir bir anlatıyorum Kapadokya' yı gezmek istiyorsan.

CENNET MANZARASINDA SUSARAK KENDİNİ DİNLE !

Bence ilk yapman gereken şey dünyada güneşin en güzel battığı yere yani Kızılçukur' a gitmen. Resim çekme & çektirme, etrafı keşfetme faslını bitirdikten sonra, varsa yanındaki katlanabilir sandalyeni bir güzel aç yoksa doğal takıl yere otur ( ben öyle yaptım ) sonra kopamadığın o telefonunu uçak moduna, yanında biri/birileri varsa onları da "manevi"  moda al ve manzarayı, güneşin batışını izlemeye başla. O kadar çok şeyin cevabını bulacaksın ki, "YE DUA ET SEV 2 " fragmanı gibi birşey....Henüz çekilmedi ama ben gördüm...

Bunu yaptıktan sonra boyut değiştireceğin için diğer gezeceğin yerler seni çok fazla heyecanlandırmayabilir. Böyle olmasın dersen bu kısmı en sona bırak ozaman...

İÇİMDEKİ ULUBATLI
Ben de dahil güzel ülkemin ve bu ülkeyi seven tüm insanların içinde bir Ulubatlı yatar ( halen Ulubatlı da kim diyen varsa aramızda, aydınlatmak adına: Bizans surlarına ilk sancağı diken Osmanlı askerimizdir Ulubatlı Hasan, ruhu şad mekanı cennet olsun) ve bu duygu yoğunluğu her kaleye tırmanışımızda doruklara çıkar. Bende de öyle oldu.

Uçhisar kalesi' ne tırmandığında ve o muhteşem Türk Bayrağı' mızı gördüğünde, sen de bir Ulubatlı dublörü olacaksın. İşte o noktada fotoğraf makinesinin duruş açısı veya çekecek olan kişinin hüneri çok önemli. "Şöyle de çek, bayrağı ben dikiyormuşum gibi çek, sadece beni değil bayrağı da çek :) " diye diye kafadan bir 10 dakikayı unut.

Kalenin içi dışı, eteği zirvesi tam bir canlı tarih ve coğrafi oluşumun en muhteşem karışımı. 

Sende de aynısından varsa dikkat, İstanbul' da aldığım ve alırken her yerde geçerli denilen ama aldığım yer dışında hiçbir yerde geçmeyen sevgili  müze kartım orada da bir işe yaramadı bilgine. Yaklaşık 6-7 TL ödeyerek gezebiliyorsun ama üzülme.

AŞK TEPESİ HERYERDE DE, AŞK NEREDE?
Şu aranan aşk kayıp da tepeleri heryerde. Milletçe ne meraklıysak aşıklar tepesi denmesine, işte burada da var o klişe tepeden. Manzara varsa bir tepede, hemen iki çay bir tabela hooooop oldu sana Aşıklar Tepesi ama bu tepenin hakkını vermek lazım, aşık değilsen bile aşkın var olabilme ihtimalini sevdiren muazzam bir manzaranın en tepesi bu tepe. Göreme' de görmedim deme! Kapadokya aşkına! git de gör yerinde.

Aşıklar tepesi' ne arabayla çıkma, yokuşu görünce de kaçma, hareket etmeye sebebin olsun. Sporsuz olmaz malum (Spor demişken, trekking, dağ bisikleti, atlı safari gibi bir çok doğa sporu seni bekliyor sen mangalı nereye kurayım derdindesin ) 

Hem tepeye ulaşana kadar harika sokaklardan butik otellerden ve restoranlardan geçeceksin. Demedi deme... Otel ve restoran demişken, kalabileceğin birsürü şirin mi şirin butik otel var. Kendini evinde gibi hissedeceğin, tarihi soluyabileceğin ve eşsiz doğa olayını seyredebileceğin harika yerlerde kalabilirsin. Balona bineceksen mutlaka hava şartlarını hesaba katmalısın yoksa bu gezideki tek eksiğim olan balon hayali bende olduğu gibi hayal kırıklığına dönüşebilir :( ama yılmak yok birdahaki sefere balondan yazıyor olacağım :)

TEPESİ DE NEYMİŞ, VADİSİ VARKEN !

Başına aşk eklenmese olmaz. İşte aşk demişken Göreme' deki aşk vadisine karşı oturup şöyle bir "ne istiyorsan onu iç " içmeden de dönme derim ;)


ÇANAK ÇÖMLEK PATLADI

Patlardı tabi eğer ki baştan ben yapmış olsaydım :) Resmi egom çekti yoksa öyle göründüğü kadar kolay değil bu iş. 10 yılda ancak "eh öğrendin " kıvamına gelinen bir meslek çömlekçilik. Bu işin üstadı bana birkaç ön bilgi verirken, denemem için de fırsat verdi. Aslında denememden ziyade " eline de bulaşsın ki sen yapıyormuşsun gibi olsun " isimli fotoğraf çekimiydi, olsun elim değdi, killi toprağın sayısız aşamalardan geçip de, nasıl şekillendirildiğini, bundan nasıl eşyalar üretilebildiğini öğrenmekle kalmadım bunun nasıl bir his olduğunu birebir yaşadım. Tavsiye ediyorum mutlaka -mış gibi resimler çekerken, ustanın anlatacağı hikayeyi dinle ve o toprağa dokun!

YANINA ALMAYI UNUTMA !

Kapadokya, Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, Açık hava müzesi, El Nazar Kilisesi, Aynalı kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Selime Köyü, Paşabağ-Zelve vs. ... herneyse ;) 
Onca güzel yeri gezerken yanında olmazsa pişman olacağın ilk 3 şey, fotoğraf makinesi, video kamera, spor ayakkabı.

ve diğerleri; mp3 çalar, ince eşofman, şort, güneş gözlüğü, şapka, yara bandı ( her an süpermen gibi uçabilirsin kayalara
tırmanırken ama sonun filmdeki gibi olmayabilir, sen tedbirini al  ) , sırt çantası, katlanabilir portatif sandalye ve ülkemde acil yardım çantası kadar önemli bir yeri olan pratik mangal seti :))))

Benim gibi yazmayı seviyorsan küçük bir kalemle birlikte not alabileceğin küçük bir defteri de çantaya atıver. 

Nooooolur magnet alma!!!!

Yöresel bir hediye al da emekçiler kazansın!  Bak mesela köylü kadınların yaptığı yöresel kıyafetli bebekler var. Ne bileyim, şallar var, taşlar var, tarih var... Nedir bu magnet takıntın yetmedi mi, kaç tane buzdolabın var evinde anlamadım ki...

Hatta, Kapadokya ziyaretime vesile olan Mehmet'in bileklikleri var, bir önceki yazımda kendisiyle röportajımız da var, okumadıysan oku, harikalar yaratıyor, ona da uğramayı unutma!

BENDEN ŞİMDİLİK BU KADAR BİRSONRAKİ KAPADOKYA YAZIM BALONDAN SÖZ ;)

GEZMEK SANATTIR 

Seni gündelik rutinden çıkarır, kendini de keşfetmeni sağlar. Seyahat sadece gözünü değil, zihnini de açar. En güzel bakan göz, gönlüyle bakandır bence. Gönlünle bak dünyaya, gönlünce....

Tek ihtiyacın olan şey HAYALGÜCÜ.... Mutlulukla dolu yeni yolculuklara.

SEVGİYLE,
PINAR TOK































                                                  


















HAYATA İPLERİMLE TUTUNDUM


1984 yılında Nevşehir merkezde, 3 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gelmiş bilekliklere fısıldayan adam. Eğitimci olan babası, emekli olduktan sonra gümüşçülükle uğraşmaya başlamış. Annesi ise ev hanımı. 

Gümüşle tanışması henüz 10 yaşındayken, dükkanlarında babasına yardım ederken büyük bir aşkla başlamış. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Nevşehir merkezde tamamlamış, sonrasında sırasıyla Erciyes Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Pazarlama bölümünü kazanarak önlisans diplomasını almış ve lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünde tamamlamış.

Okulundan arta kalan zamanlarda dükkanda babasına ve abisine yardımcı olmuş. Değerli taşlarla ve küçük tamirler ile başlamış işe. Bir dönem gümüşe ve takıya olan inancı azalmış çünkü yeterince para kazanamıyorlarmış ve kariyer hedeflerini başka sektörlere çevirmiş. Turkcell'de 1 sene kadar kurumsal müşteri danışmanlığı, otomotiv sektöründe muhasebecilik, çeşitli yerlerde de satış danışmanlığı yapmış. Diğer yandan aklında hep tasarım ve üretim isteği varmış. Bütün işleri bir kenara koyup kendi işinin başına tekrar geçme isteği hiç aklından çıkmıyormuş ve bu hayalini 2008 yılında tekrar işyerlerinin başına geçerek gerçeğe dönüştürmüş.

Hikayenin devamına geçmeden önce...
Herzaman derim, "hayallerinin peşinden git ve seni ne mutlu ediyorsa onunla uğraş, onu işe çevir" diye. Bu hayatın tekrarı yok, insan hiçbir işte kendi işinde olabileceği kadar yaratıcı olamaz bence. Hayallerinin işini yapanlar bunu gerçekten iyi bilirler, yapamayanlar ise, başkalarının hayallerine ortak olurlar... Risk almadan başarı olmuyor ve birazdan okuyacağın röportajın kahramanı Mehmet gibi herkese kendi hayalinin peşinden gidebilmesini diliyorum. Umarım okuyacakların sana ışık olur, yol olur...

"KİMSE KİMSEYİ MANTIKLA İKNA EDEMEZ. İKNA ETMEK İÇİN ÖYKÜ ANLATMAK GEREKİR"

ŞİMDİ BUYRUN BİLEKLİKLERE FISILDAYAN ADAMIN ÖYKÜSÜNE...



PINAR: Sevgili Mehmet, öncelikle hayallerinin işini hakkını vererek yaptığın için gönülden tebrik ediyorum seni. Okadar değişik ve orjinal bir iş çıkarıyorsun ki İstanbul'dan kalkıp heyecanla bunları yerinde görmeye ve senden hikayeni yakınen dinlemeye geldim :) . İşe dönüş sürecini anlatır mısın, nasıl başladın?

MEHMET: Çok teşekkürler Pınar, işimi gerçekten çok seviyorum ve bunu sosyal medya aracılığıyla uzaklara kadar yansıtabilmek beni daha da çok heyecanlandırdı. Ayağına sağlık:)
İşe dönüş sürecime gelince... Doğal taşlardan kolye, küpe yapıp satmaya çalıştım bunun yanında hazır gümüşlerle dükkanı çevirmeye ve işi diri tutmaya uğraştım. Bu zaman dilimi bana tecrübe açısından inanılmaz bir değer kattı ve bu tecrübelerim, 2013 yılı aralık ayında işyerinde otururken gözüme çarpan 15 cm' lik bir deri kordonla uğraşmamla bambaşka bir hal aldı.



modellerin hepsi Mehmet'in sayfasında
PINAR: Harika, yaratıcılığına vesile olan deri kordonla nasıl muhteşem modeller çıkardığını ben şahsen yakından gördüm ve birkez daha hayran oldum. Anlatır mısın biraz?

MEHMET: Teşekkürler, gerçekten çok beğenildi. Şöyle ki; bu derinin ucuna bir taş bağlayıp karşı tarafına da onun gireceği küçük bir delik yaptım, bileğime taktıktan sonra arkadaşlarım gördüler ve mükemmel bulduklarını söyleyerek hemen siparişe başladılar " bana da yap " diye :)
Bu arada yaptığım bilekliği kendi sosyal medya hesabımdan da paylaştım. Günde 2-3 derken, gece yarılarına kadar bileklik yapmaya başladım. Önce, dükkanda uğraştım. Malzeme çoğalınca kendi evimde bunu için bir yer ayırdım. Para kazandıkça yeni deriler, ipler, sistemler bulmak için uğraştım.

PINAR: Evet paylaşımlarında benim can dostum ve kardeşim sevgili Serra' ya özel yapılan bileklikle takip etmeye başlamıştım seni zaten. İyi ki de etmişim diyorum :)

Peki malzemeler için ek bir bütçe mi gerekti yoksa satışların bunu karşılıyor muydu?



Harika modeller var! Bayıldımmmm
MEHMET: Serra' nın bilekliği, aaa evet hatırladım gerçekten güzel bir tasarım oldu. Malzemeler için ek bütçe gerekmedi. Keza, alet edavat hepsini kimseden para almadan tamamen kendi işimden kazandığım paralarla temin ettim. 1,5 sene böyle devam etti. Nihayetinde 2015 ocak ayında 10 m2 şirin mi şirin bi atölye açtım ve halen bu atölyemde üretmeye, yeni modeller tasarlamaya, yapılmamışı yapmaya uğraşıyorum.

PINAR: Atölyene bayıldım, çok sade, çok şirin. Adeta minik bir sanat galerisi gibi.

MEHMET: Teşekkürler burası benim hayallerimi konuşturduğum, taçlandırdığım yer diyebilirim.

PINAR: Bir bileklik için nekadar zaman harcıyorsun ve kişiye özel tasarım sürecinde nelere dikkat ediyorsun?

MEHMET: Ortalama olarak bir bileklik için 4 -5 saat çalışıyorum. Tabi ki bu işin zorluğuna göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin vespa bilekliğime 23 saat hiç uyumadan mesai harcadım. Kişiye özel tasarım sürecinde ise öncelikle müşterimin ilgi alanlarını nelerden hoşlandığını araştırıyorum ve bu doğrultuda beraber karar verip işe başlıyorum.



Anlamak için yaşamak gerekir!
PINAR: "Kamuoyunu ölçmekle o kadar meşgulüz ki onu şekillendirebileceğimizi unutuyoruz, istatistiklerle o kadar meşgulüz ki onları yaratabileceğimizi unutuyoruz" demiş Bill Bernbach
Fısıldayarak marka yönetmek ya da öyle halkla ilişkiler yapmak diye birşey var. Haber alma kültürümüz değişti. Artık dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde yayınlar basılı olarak yayınlanmıyor. Pr' ın mantığı değil ama kanalı değişti. Senin de kendi "yerinde" deyiminle bilekliklere fısıldayan adam olarak bu konuya yorumunu merak ediyorum.

MEHMET: Çok teşekkürler bu güzel soru için. Ben kendi alanımda bir marka yaratmış olduğumu düşünüyorum çünkü amacım yapılmayanı yapmak ve hayallerimi, sınırlarımı, yaratıcılığımı bunun üzerine konuşturmaktı herzaman ve bunu başardığıma inanıyorum. Marka sadakati, sosyal medyanın devreye girmesiyle yeni bir sürece girdi. Artık daha fazla insan ve daha fazla değişken var. İletişim hızlı ve dinamik. Sosyal olmak çok ama çok önemli!

Ben de buyüzden, başından beri instagram ve facebook' u etkili bir şekilde kullanmaya, insanların dikkatini diri tutmaya uğraştım hala da uğraşıyorum. Şu anda 2000' e yakın satış rakamına ulaştım. Yüzlerce dostum oldu. İşte kendi deyimimle, "bilekliklere fısıldayan adam" ın hikayesi bu şekilde büyüyor...



Keyifli doğal söyleşiden...
PINAR: Eğer satamıyorsan sorun üründe değil sendedir diye bir mantığım vardır hep. Sen 2-3 derken ciddi bir satış rakkamına ulaşmışsın, bunun sebebi de sanırım yaptığın işe kattığın o samimiyet ve saatlerce belki günlerce sergilediğin emek. Haksız mıyım?

MEHMET: Sevgili Pınar aslında ben bunun sebebinini kendi içimde çok sorguladım. Evet haklısın samimiyet ve emek bu konuda çok önemli ama bence esas olan işine aşkla bağlı olup yaptığın işten keyif alman bu yüzüne de insani ilişkilerine de yansıyor. Ben bu işe ilk başladığımdan beri hiç satış telaşı yaşamadım. Satış odaklı olmak benim hayat görüşüme ters ben önce mutluluk odaklı bir adamım.



Sırrı nedir üretkenliğin? 
PINAR: Ben geçmişteki profesyonel iş hayatımda bir dönem, "franchise " yani bayilik oluşumuna a' dan z' ye hakim olmuş biri olarak senin konun için de neden olmasın diyorum:) Büyük düşünmeyi herzaman sevmişimdir, hayaller kısıtlanmayacak kadar büyülü olmalı ve inanç içermeli bence, ne dersin? Sence bilekliklere fısıldayan adam ileride bayilerine de fısıldar mı?

MEHMET: Aslında bu soru çok fazla yöneltiliyor bana. Evet böyle bir planım var lakin bunun planlamasını bir sonraki aşama olarak görüyorum.Seri üretim farklı bir iş bunun için yeterli altyapı, teçhizat, ekip gerekiyor. Ben şimdilik bunun altyapısını oluşturmakla meşgulüm önümüzde ki 5 sene içerisinde umarım bunu da başarabilirim. Böyle bir durumda bayilerime fısıldamak yerine bayilerimle birlikte insanlara fısıldarız.



Bana özel boks eldiveni bilekliğime bayıldım:)
PINAR: Bileklik sipariş vermek ve modellere göz atmak isteyenler sana nasıl ulaşsınlar?

MEHMET: Satış için kullandığım 3 kanal var. Bunlardan birincisi facebook: www.facebook.com/mbatolye , ikincisi instagram: mehmetalp üçünsü de, kendi iş yerim.Yolu güzel Kapadokya' mıza düşen herkesi bir kahve içmeye beklerim:)

PINAR: Bir yarışmaya katıldığını biliyorum, oyumu senden yana kullandığımı belirterek senden biraz bilgi alabilir miyim yarışmanın içeriğiyle ilgili, sana oy vermek isteyenler ne yapmalı?

MEHMET: Oyun ve desteğin için sana çok teşekkür ederim. Yarışma Metro toptancı marketinin girişimciler arası sektör gözetmeksizin iyi fikirler arasında yaptığı bir yarışma. Çoktandır düzenleniyor, ben de bu sene kendimi hazır hissettim ve katılmak istedim. Gerekli oyu aldıktan sonra jüri 10 tane finalistin içerisinden 1 tane yıldız seçecek umarım bu ben olurum, bana oy vermek isteyenler http://www.metro-tr.com/public/anasayfa/toplumun-yildizlari/tum-hikayeler linki tıklayıp benim hikayemi okuyup oy verebilirler bu beni çok mutlu eder.



Şirin atölyedeki söyleşimizden...
PINAR: Benim takipçilerim alışıktır her konuyu spora bağlamama:) sormazsam olmaz bilirler. Sporla aran nasıl?

MEHMET: Sevgili Pınar sporla aram iyidir lakin ben salon sporlarından çok biraz daha atraksiyonu bol olan spor dallarını seviyorum. Örnek olarak Kapadokya bölgesi doğa yürüyüşleri için muazzam uygun bir yapıya sahiptir. Ayda bir bu etkinliklere katılıyorum. İşimden fırsat bulduğum zamanlarda koşuyorum.

PINAR: Memleketin harikalarla dolu, gelmişken tabi ki bir sonraki yazımda yer vereceğim Kapadokya' yı da gezeceğim. Tavsiyelerin nelerdir, buraya gelenler ne yemeli, nerelere gitmeli?



Onunki iş değil tutku...
MEHMET: Ah Pınar Kapadokya anlatmakla bitmez. Buraya bir kere gelipte aşık olmamak mümkün değildir. Artık sen bu konuda hissettiklerini geziden sonra yazarsın. Tavsiyem ilk olarak Kapadokya’nın incisi Göreme’yi vadileriyle ve açık hava müzesiyle gezip dolaşmaları, muhakkak balon’a binip Kapadokya’yı havadan solumaları, Ortahisar mevkiinde Kızılçukur vadisinden güneşin batışını izlemeleri, Avanos’ta toprak çömlek yapımına muhakkak şahit olmalarını ve denemelerini ayrıca burada konaklayacaklarsa muhakkak butik otelleri tercih etmelerini öneririm. Daha fazla alternatifleriyle Kapadokya keşfe hazır bir cennet olarak onları beklemekte.

PINAR: Bir hayalini işe dönüştürerek gerçekleştirmişsin, peki diğer hayallerin nelerdir gelecekle ilgili?



Şık yardımcılar:)
MEHMET: Hayaller ve umutlarla beslenen bir adama böyle bir soru sorduğun için çok teşekkür ederim. Pınar, benim en büyük hayalim dünyada ses getirecek projelere imza atıp cennet vatanımın adını bütün ülkelerde duyurmak. İlerde tabi ki baya bir ilerde çıraklık dönemimi ve kalfalık dönemimi atlattıktan sonra birgün usta olabilirsem bunu başarabilirsem. MB atölye akademi adı altında bilgisi olan ve bu işi sevebilecek kişiler yetiştirmek. Bu hayalimi de ilk defa sana söylemiş oldum :)


PINAR: Harika bir söyleşi oldu, çok teşekkürler sevgili Mehmet. Son olarak senin eklemek istediklerini alabilir miyim...


Denemeden anlayamazsın, anlatamazsın!
MEHMET: Öncelikle şahsım adına; bana ve işime göstermiş olduğun ilgi için can-ı gönülden şükranlarımı sunarım sana. Mükemmel ve eksiksiz bir söyleşiydi.

Eklemek istediğim tek nokta, hep tüketmek yerine biraz üretelim ne olduğunu umursamadan, sorgulamadan üretelim! Emin olun üreten insanlara bu ülkede çok değer veriliyor. Pınar, bugüne kadar ben birşeyler üretmeye çalıştığımdan beri kimse gelip de, "sen ne yapmaya çalışıyorsun? " diye beni sorgulamadı. Tanıyan tanımayan herkes bana destek oldu. Korkmayın sevin üretin gerisi gelir. Bir hatam olduysa affola ...

ÖZGÜRLÜK YETENEĞİN KEŞFİDİR...

"Dünyayı değiştirmek için özgürlüğe ihtiyacın var. Ama önce seni sana olduğundan farklı gösteren yanılsamalardan kurtulmalısın. İnsan hayat yolculuğu boyunca güçlü ve zayıf olduğu yönleri farkedebilmeli. Özgürlüğünü mücadeleyle kazanırsın. Seni hep haklı gösteren o dev aynalardan kurtulmakla başlar özgürlük mücadelen, çabayla, emekle, kimi zaman canının acımasını göze alarak..." 
emek ister hayallerin gerçeğe dönüşmesi ve inanç!
Kendi özgürlüğünde gerçek benliğini bulabilmen ve yeteneklerini keşfedip üretken olabilmen dileğiyle....

Sevgiyle,
PINAR TOK

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
PROF.DR.SEVİL ATASOY

İlham aldıklarım...

İlham aldıklarım...
BETÜL MARDİN

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜

Güzel ANNEM sen hep benimlesin💜
Annem

W.SHAKESPEARE

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin, şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *


Bu Blogda Ara

Translate

Blog Arşivi

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE
GÜLÜMSEMEK GÜLÜMSEMEYİ ÇEKER ;)

sporun her rengi

sporun her rengi
JET SKİ sevenler

PİLATES AŞKI

PİLATES AŞKI
SAĞLIKLI YAŞ ALMAK İÇİN